top of page

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ BESLENMESİ



Vücudu genel anlamda güçlendirmek ve vücuttaki diğer sistemlerin işleyişini desteklemek, bağışıklık sistemini güçlendirmek için yapılabileceklerin başında gelir.


Hastalıklar ve hastalıklara karşı dayanıklılık, konakçı (hasta olan kişi), patojenler ve çevrenin karmaşık ilişkileri olarak ortaya çıkmaktadır. Bağışıklık sistemi, kişileri hastalıklardan, özellikle enfeksiyon ve kanser hastalıklarından koruyan, yaraların çabuk iyileşmesini sağlayan, tüm vücutta yaygın olarak çalışan bir sistemdir. Enfeksiyonlar tüm bireylerde her zaman hastalıkla sonuçlanmaz. Enfeksiyon hastalıkları, konakçı, patojenik ajan ve çevre faktörlerinin etkileşmesi sonucu oluşmaktadır. Kişilerin enfeksiyon hastalıklarına direnci, hasta olduğu zaman iyileşme hızı ve patojenik faktörlerin kişileri etkileme derecesi (toleransı) farklı olmaktadır.


Tüm bu etkileşmeler büyük oranda genetik ve epigenetik olarak belirlenmektedir. En az 5000 gen, 5000 enzim ve epigenetik faktörler (besinler, stres (Kortizol), hormonlar, patojenler, toksinler, ilaçlar) bağışıklığı etkilemektedir1. Bağışıklık (immun) sistemi; kemik iliği, timus bezi, bademcikler, dalak ve lenf bezlerinden oluşan bir sistemdir (Şekil-1). Bu organlarda üretilen bağışıklık sistemi hücreleri, kan yoluyla vücuda dağılarak nerede ihtiyaç varsa orada vücudu hastalıklardan ve travmalardan korumaktadır.


Bağışıklık hücreleri ilk önce kemik iliği, somatik hücrelerden sentezlenmekte, daha sonra organlarda değişime uğrayarak fonksiyonlarını yapmaktadırlar. Bağışıklık sistemi hücreleri Şekil2’de yer almaktadır.


Bağışıklık hücreleri ilk önce kemik iliği, somatik hücrelerden sentezlenmekte, daha sonra organlarda değişime uğrayarak fonksiyonlarını yapmaktadırlar. Bağışıklık sistemi hücreleri Şekil-2’de yer almaktadır.

Embriyogenez ile başlayan bağışıklık sistemi oluşumu, anneden geçen lenfositler, kolostrum sütü, normal anne emzirmesi ve aşılar ile bebekleri hastalıklardan korumaktadır. Yaşamın ilk 1000 gününde (2. yaşın sonuna kadar) bağışıklık sisteminin % 80’i tamamlanmaktadır. Ancak yetişkin bağışıklık sistemine 7-8 yaşlarında ulaşılmaktadır. Bağışıklık sistemi, 50 yaşa kadar, insanları hastalıklardan korumada çok etkili olmaktadır. Yaşlılıkta (50 yaşından sonra) timus ve diğer organların küçülmesi sonucu bağışıklık sistemi zayıflamaya başlamaktadır. İnsanları doğumdan ölüme kadar, hastalıklardan koruyan bağışıklık sistemi 3 kategoriden oluşmaktadır.


1-Fiziksel, kimyasal ve biyolojik engeller (anne sütü, deri, mukozal hücreler, kornea, tükürük bezleri, gözyaşı, mukus maddeler, mide asiditesi, midede villus, akciğer siliaları, burun kılları) Antimikrobiyal peptidler ve proteinler kanda ve dokularda (alfadefensinler, Histatinler, Cathelicidinler, Dermicidin ve Granulysin gibi peptid ve proteinler).

2-Doğal bağışıklık sistemi hücreleri (beyaz kan hücreleri, doğal öldürücü (NK) hücreler, makrofajlar, dendritik hücreler, mast Hücreler)

3-Uyarlanabilir (kazanılmış) bağışıklık hücre- leri (B-hücreleri, T-hücreleri) Aktif kazanılmış bağışıklık, (aşılar veya doğal yollarla (hastalık geçirme ve maruz kalma gibi), yaşam boyu korur. Pasif Kazanılmış bağışıklık, anneden geçen bağışıklık, suni bağışıklama, kısa süre korur.


Bağışıklık Sistemi Nasıl Çalışır?

Doğal Bağışıklık (doğuştan olan) vücudun genel korunmasıdır. Tüm patojenlere karşı vücudu uzun süreli (yaşam boyu) koruyan, patojenlerin vücuda teması ile hemen harekete geçen bağışıklık sistemidir. Kazanılmış Bağışıklık Sistemi; vücudun zararlılara karşı doğuştan sahip olduğu bağışıklık mekanizmalarının yetersiz kaldığı durumlarda kazanılmış (edinilmiş) bağışıklık sistemi devreye girer. Kazanılmış bağışıklık sisteminden lenfosit hücreleri sorumludur. 3 ana çeşit lenfosit hücresi vardır:

B lenfosit: Ürettikleri antikorlar (immunoglobulinler) ile kazanılmış bağışıklık sisteminin hümoral (sıvısal) yanıtında rol alır.

T lenfosit: Direkt öldürücü ve bağışıklık sisteminin diğer hücrelerini düzenleyici etkileri ile kazanılmış bağışıklık sisteminin hücresel yanıtında rol alır.

Doğal öldürücü lenfosit (natural killer, NK) hücreler: Antikor ile işaretlenmiş enfekte olmuş hücreleri ve tümör hücrelerini öldürür, doğuştan gelen bağışıklık sisteminde rol alır. Bu savunma sistemi hücrelerinden özellikle T hücreler, kanser süreçlerinde ve yeni immünoterapilerde kullanılmaktadır. Antijen-Antikor etkileşmesi sonucu antijenlerin yok edilmesi ile vücudun hastalıklardan korunması sağlanır. Şekil -3’de antijen antikor etkileşimi gösterilmektedir.


Immunoglobülinler (antikorlar) ve bağışıklık hücreleri, patojen antijenleri (virüs, bakteri, küf, maya, parazitleri) ve toksik çevre kimyasallarını; enzim salgıları, engulfment (yutma, içine alma), fagositoz, lizis, bakteri hücre duvarını delme, yıkma, apoptosis gibi mekanizmalarla yok etmekte ve vücut dışına atmaktadır.

İnflamasyon ve Bağışıklık Sistemi İnflamasyon zararlı etkilere karşı (patojenler, yaralanmış doku ve hücreler, toksik maddeler, radyasyon) bağışıklık sisteminin doğal bir cevabıdır2. Tablo-1, inflamasyonu başlatan nedenleri özetlemektedir.

Tüm uyarıcıların etkisi inflamasyon ve daha sonra iyileştirme süreci ile devam eder. Bu nedenle, inflamasyon vücudun bir korunma mekanizması olarak önemlidir. İyileşme süreci sonunda inflamasyonun kronikleşmesi önlenmelidir. Aksi durumda düşük veya yüksek dozda kronik inflamasyon, pek çok hastalığa neden olmaktadır. Doku düzeyinde ise inflamasyon; kızarıklık, şişme, ateş, ağrı ve fonksiyon kaybı olarak dikkat çeker. Mikrosirkülasyonda ise geçirgenlik, lökosit ve inflamasyon artırıcı protein molekül artışı ile devam eder. Bağışıklık hücrelerinin sinyal molekülleri (Sitokinler İnterlökinler ve İnterferonlar gibi) ile başlayan inflamasyon 3 temel sinyal yolağı (NF-kB yolağı, MAPK yolağı, JAK-STAT yolağı) ile organ ve dokularda yaygınlaşır2. İnflamasyonu artıran ve azaltan sitokinlerin dengeli kontrolü ile inflamasyon kontrol altına alınmaktadır.


Bağışıklık sistemini zayıflatan nedenler

Bağışıklık sistemi çok farklı mekanizmalarla değişime uğramaktadır. Değişimler sonucu etkili sağlık koruması yapamadığı için pek çok hastalık giderek artmaktadır. Bağışıklık sistemindeki önemli değişimler aşağıda sıralanmıştır:

Bağışıklık yetmezliği (immunodeficiency): Doğuştan olan bağışıklık hastalıkları

Bağışıklık sistemi zayıflaması (immunocompromi- sation): Kemoterapi, radyoterapi ve HIV sonucu

Bağışıklık baskılanması (Immunosuppression): Kortikosteroid ilaçlar bağışıklığı baskılar.

Yaşlılık bağışıklık zayıflaması (Immunosinecsence): 50 yaş sonrası artan bağışıklık zayıflaması.

İmmun dysregulation: Bağışıklık hücrelerinin sitokinler tarafından kontrol edilememesi.

Otoimmun hastalıklar: Bağışıklık hücrelerinin kişinin kendi dokularına hasar vermesi.

Diğer bağışıklık sistemi bozukluğu hastalıkları :

a-Astım b-Egzema c-Allerjik rhinitis (saman nezlesi)

Otoimmun hastalıklar:

a-Tip-1 Şeker hastalığı

b-Romatizma c-Lupus d-Tiroid


Ayrıca alkol, sigara, hastalıklar, dengesiz beslenme, yetersiz uyku, şişmanlık ve stres bağışıklık sistemini zayıflatan çevresel faktörlerdir. Dengesiz beslenme, bol şeker, meşrubat, doymuş ve trans yağlar, aşırı işlem görmüş gıdalar bağışıklık sistemini zayıflatmaktadır.

Bağışıklık sisteminin zayıflığını gösteren işaretler:


1- Sürekli yorgunluk

2- Sık sık soğuk algınlığı ve öksürük

3- Sık karın ağrısı ve ishal

4- Yüksek ve devamlı stres lenfosit sayısını azaltır ve hastalıklara karşı korumaz

5- Yaraların yavaş iyileşmesi ve ağızda sık sık yara- ların oluşması

6- Sık enfeksiyon hastalıklarına yakalanma

7- Ani ateşlenme

8- Kas ve eklem ağrıları

9- Egzema, sivilce ve uçuk

10- Sürekli ilaç alma


Yaşam Boyu Güçlü Bağışıklık için Optimum Beslenme ve Yaşam Tarzı

Bağışıklık sistemini güçlendirmenin en kolay doğal yolu, sağlıklı bir beslenme ve yaşam tarzı benimsemektir. Bağışıklık sistemi son derece karmaşık bir sistem olduğundan sadece belli bir kısmını desteklemenin bir yolu yoktur. Bu sebeple, vücudu genel anlamda güçlendirmek ve vücuttaki diğer sistemlerin işleyişini desteklemek, bağışıklık sistemini güçlendirmek için yapılabileceklerin başında gelir. Temel besinler; proteinler, kompleks karbonhidratlar (selüloz ve pektin gibi), yağlar (omega-3), vitamin ve mineraller yeterli ve dengeli tüketilmelidir. Bağışıklık hücrelerinin ve bu hücrelerde sentezlenen sinyal moleküllerinin tamamına yakını protein yapısındadır. Bağışıklık sistemi için kritik olan besinler son bir araştırmaya göre3; hücrelerin gelişmesi ve fonksiyonu için en önemli besin öğeleri C vitamini, D vitamini, çinko, selenium, demir, glutamin amino asidi ve proteinlerdir.

Anahtar besinler, fonksiyonları ve doğal gıda kaynakları aşağıda sıralanmıştır.

A Vitamini: Deri, ağız, mide ve bağırsak mukozasını ve solunum yolu mukozalarını sağlıklı tutarak enfeksiyonları önler. En önemli kaynakları; havuç, kayısı, biberler, portakal ve çilektir.

C Vitamini: Antikor oluşumunu, beyaz kan hücrelerinin oluşumunu ve hareketini sağlar. Önemli kaynaklar; narenciye meyveleri, mandalina, portakal, limon, çilek, biber ve domatestir.

D Vitamini: Antimikrobiyal proteinleri kontrol ederek patojenlerin doğrudan yok edilmesini sağlar. Kaynaklar; güneş ışığı, yağlı balıklar, hamsi, somon, yumurtanın sarısıdır.

E Vitamini: Antioksidan olarak bağışıklık hücre membranlarını serbest radikal oksidasyonundan korur. Kaynaklar; yağlı tohumlar, çerezler, yer fıstığı, bitkisel yağlardır.

Vitamin B6 (Pridoksin): Alyuvarların sentezinde ve T-hücrelerinin çoğalmasında B6 vitamini gereklidir. Gıda kaynakları; nohut, kırmızı etler, dana ciğeri, patates, muz, peynirlerdir.

Vitamin B12 (Kobalamin) ve Folik asit: Akyuvar ve alyuvarların DNA sentezinde B12 ve folik asit rol oynamaktadır. Alyuvarlar bağışıklık hücrelerine oksijen taşımaktadır. Vitamin B12 hayvansal gıdalarda, kırmızı et, balık, yumurta ve sütte; folik asit en çok lahana türü sebzelerde, bezelye, nohut ve pirinçte bulunur.

Demir: Bağışıklık sistemi hücre fonksiyonunda kritik olan enzimlerin yapısında bulunur. Gıda kaynakları; kırmızı et, fasulye, çerezler, dana karaciğeridir. Çinko: Yaraların iyileşmesinde bağışıklık sistemi hücrelerinin sayısını ve fonksiyonlarını artırır. Zengin gıda kaynakları; tam tahıl ürünleri, süt, tohumlar ve çerezlerdir.

Selenyum: Selenyum seleno protein formunda glutatiyon peroksidaz enziminin kofaktörü olarak nötrofilleri oksijen radikallerinden korur. Zengin gıda kaynağı; Brezilya cevizi, kabak çekirdeği, ve deniz mahsülleridir.


Bağışıklık fonksiyonu için 8 önemli amino asit; alanin, arjinin, glutamin, glutation, izolösin, valin, taurin ve treonindir.

Alanin: Bağışıklık hücrelerine enerji sağlar, hücrenin antikor üretimini ve büyümesini sağlar. Gıda kaynak- ları; etler, süt, peynir, yumurta, fasulye ve mercimektir.

Arjinin: Alyuvarların çoğalmasını, yaraların iyileş- mesini, nitrik oksit (NO) üretimi ile hücrelerin etkili fonksiyonunu sağlar. Gıda kaynakları; etler, peynir, çerez, tohumlar ve baklagillerdir.

Glutamin: Alyuvarların çoğalmasını ve aktivitesini artırır. Patojenleri elimine eder. Gıda kaynakları; balıklar, yumurta ve biftektir.

Glutation (sistin+glutamik asit+glisin): Üç amino asitten oluşur. Anti-oksidan ve güçlü antiinflamatuardır. Serbest radikalleri ve toksinleri yok eder. Gıda kaynakları; ıspanak, bamya, avakado, lahana ve soğan, pırasa türü sebzelerdir.

İzolösin ve Valin: Sağlıklı alyuvarların oluşması ve fonksiyonu için gerekli dallı zincirli amino asitlerdir. Gıda kaynakları; tavuk, yumurta, balık, kırmızı etler, baklagiller ve çerezlerdir.

Treonin: Timus T-lenfosit hücrelerini üretmek için kullanır. Gıda kaynakları; kırmızı etler, kollajen ve peynirdir.


Taurine: Yaraların iyileşmesinde, inflamasyonun azalmasında rol oynar. Gıda kaynakları; etler, kabuklu deniz ürünleri ve süt ürünleridir.

Fonksiyonel Gıdalar: Bağışıklık sistemini güçlendiren fonksiyonel gıdalar ve gıda takviyeleri ise; ginseng, mantarlar, klorella ve probiyotiklerdir (Lactobacillus plantarum).

Dengeli besinlerin yanında aşağıdaki yaşam tarzı stratejileri kişinin bağışıklık sistemini daha güçlü yapar:

1. Sigara içmemek, 2. Düzenli egzersiz yapmak, 3. Sağlıklı kiloyu korumak, 4. Alkolden kaçınmak veya aşırıya kaçmamak,

5. Yeterince uyumak, 6.Stresi en aza indirmek (kandaki kortizol), 7. Doğru el yıkama ve ağız hijyeni uygulamak.

Bağırsak, Bağışıklık ve Probiyotik Sistemlerinin Etkileşmesi İnce bağırsakların son kısmında, “Bağırsak ilişkili lenfoid doku (GALT)” bulunmaktadır. Bu doku; lenf sisteminin en büyük organı ve bademcikler, adenoid bezlerini, apandisiti, ince bağırsak hücre kümesini (peyer’s pathch) içine alan bir lenf bezi ağıdır.


Bağışıklık sisteminin B ve T lenfosit hücreleri, makrofajlar, dendritik, mast, epitel ve M-lenfosit hücrelerini sentezlemektedir. Sindirim sistemini korumak üzere özelleşmiş bağışıklık hücrelerini içeren lenf dokusu- dur. GALT’ın en önemli iki fonksiyonu;

a-lenf hücrelerini kontrol ederek; probiyotik (faydalı) bakterilerin patojen bakterilerden ayrılmasını,

b-doğum ile başlayan, yenen gıdaların ve gıda proteinlerinin bağışıklık hücreleri tarafından antijen gibi algılanmamasını (ağız bağışıklık toleransı) kontrol etmektedir.


GALT ayrıca bağırsak lümenindeki patojenlerin kontrol altında tutulmalarını sağlar. Peyer plakları, ince bağırsak immünolojisinde önemli rol oynarlar. Fetal hayatın 24. haftasında oluşmaya başlarlar. 12-14 yaşlarında en çok olarak bulunurlar ve ilerleyen yaşla birlikte azalmaya başlarlar. Gıdalarla bulaşan önemli mikrobiyal kontaminasyonlarda, E.coli, Listeria, Salmonella, virüs ve prion hastalıklarının kontrolünde GALT’in rolü araştırılmaktadır4. Probiyotikler, sindirim sisteminde bağışıklıkla ilişkili lenfoid dokuların (GALT) aktivitesini modifiye ederek, lenfoid hücrelerini ve bağışıklık sistemini düzenleyici etki yapmaktadır. Probiyotikler, genel olarak gram pozitif, patojen olmayan lactobacillus ve Bifidobakteri suşlarından oluşmaktadır.


Probiyotikler, prebiyotikler, birlikte synbiyotikler, bağırsak mikrobiyotasını, bağışıklık yanıtlarını düzenleyerek, patolojik hastalıkları, allerjileri önleyerek, henüz tedavisi olmayan birçok hastalığı tedavi etme, önleme potansiyeline sahiptir. Tablo-2, seçilmiş probiyotikleri ve bunların sindirim sistemindeki bağışıklık hücrelerine etkilerini göstermektedir.

Yapılan çok sayıda klinik, hayvansal ve laboratuvar araştırmaları 1,2,3,4,5, bağırsak bağışıklık hücreleri ve probiyotikler, prebiyotikler etkileşerek, konakçının (hasta olan kişinin) biyodengesini ve bağışıklık fonksiyonlarını artırarak sağlık yararları sağlamaktadır.


Tüketilen probiyotikler doğal ve kazanılmış bağışıklık sistemi hücrelerini ve salgılarını sitokinleri, kemokinleri, lenfositleri, makrofajları, mast hücrelerini, IgA üreten hücreleri aktive etme ve düzenleme, kontrol etme gibi fonksiyonları gerçekleştirmektedir. Bu özelliklerle probiyotikler çok sayıda hastalığın önlenmesinde ve tedavisinde kullanılabilir.


Kaynaklar: 1- M. Emam, DVMa,b, A. Livernois, PhDa , M. Paibomesai, PhDc , H. Atalla, PhDa , B. Mallard, PhDa,b(2019) “Gene- tic and Epigenetic Regulation of Immune Response and Resistance to Infectious Diseases in Domestic Rumi- nants” Vet Clin Food Anim 35 (2019) 405–429 https://doi. org/10.1016/j.cvfa.2019.07.002, 0749-0720/19/ 2019 Elsevier Inc.

2- Linlin Chen1,H. Deng1,H. Cui, J. Fang, Z. Zuo, J. Deng, Y Li, X. Wang, and L. Zhao(2018) “Inflammatory responses and inflammationassociated diseases in organs” Oncotarget, 2018, Vol. 9, (No. 6), pp: 7204-7218.

3- J. H. Kim, D. H. Kim, S. Jo, M. Je Cho, Y. R. Cho, Y. J. Lee and S. Byun (2022) REVIEW ARTICLE OPEN Immunomodulatory functional foods and their molecular mechanisms Experimental & Molecular Medicine (2022) 54:1 – 15 Springer Nature publication.

4- Y. Liu, J. Wang, and C. Wu (2022) Modulation of Gut Microbiota and Immune System by Probiotics, Pre-biotics, and Postbiotics. Frontiers in Nutrition | www.frontiersin. org January 2022 | Volume 8 | Article 634897.

5-C. Mazziotta, M. Tognon , F. Martini, E. Torreggiani, and J. C. Rotondo (2023) Review: Probiotics Mechanism of Action on Immune Cells and Beneficial Effects on Human Health. Cells 2023, 12, 184. https://doi.org/10.3390/cells12010184 https://www.mdpi.com/journal/cells.

bottom of page