top of page

AROMATERAPİ’Yİ EN GÜZEL ANLATAN ÜÇ KELİME: RUH-ZİHİN-BEDEN !

Sonbahar kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladı. Havalar serinliyor, Yapraklar dökülüyor, çocuklarımız uzaktan eğitimle okullarına devam etmeye çalışıyor...

Yaz ve tatil yerini güz ve haliyle biraz karamsarlığa ve artan rakamlar ile yeniden pandemi korkusuna bırakıyor. Bu hem fiziksel, hem duygusal olarak bir geçiş süreci..

Zihnimiz bunu kabul ediyor ve bütün vücudumuza sinyaller gönderiyor. Panik yok! Bu normal bir geçiş ve buna hazır ol diyor... EĞER zihnimiz bu sinyalleri vermekte gecikir veya aksama yaşarsa İmmün sistemimiz zayıf düşüyor İmmün sistemimiz zayıf düştüğünde fiziksel bedenimiz, hastalık yapan patojenlere karşı zayıf düşüyor. Çünkü virüs, bakteri ve mantar gibi patojenler her zaman kendi floramızda ve bulunduğumuz ortamda mevcut. Ruh-Zihin-Beden üçlüsüne her zaman çok değinirim. Yan yana gelerek Aromaterapi’yi belki de en güzel anlatan üç kelime: RUH-ZİHİN-BEDEN!


Ruh-Zihin-Beden ahenk içinde ve dengede olunca; iyilik hali, iyi olma, sağlıklı düşünme ve sağlıkla yaşamak mümkün olabiliyor. Zihnimiz, bedenimizi tahmin ettiğimizden çok daha fazla yönetiyor ve yönlendiriyor. Sırf bu yüzden; son zamanlarda tıp dünyasının gündemine -çok sık rastladığımız- Psikonöroimmünoloji diye bir kavram girdi. Benim için Psikonöroimmünoloji’nin açılımı Ruh-Zihin-Beden beraber, ahenkle çalışıp dengede olunca, her şeye karşı immün olabilen bir insan oluyoruz demek.

Son dönemde bilimsel araştırmalar, özellikle Uzakdoğu’ da kullanılan tedavi yöntemlerinde çok önemli olan düşünce sağlığına, ruhsal bütünlüğe, düşüncelerimizle bedenimizi kontrol etmemize yönelik olmaya başladı ve hastalıklarda düşünce ve ruh sağlığı çok araştırılır ve önemsenir oldu. Ve neredeyse hepsinin sonunda söylenen:


-Evet. Psikolojimiz zihnimizi, zihnimiz ise bedenimizi kontrol ediyor.


STRES: Çok kullanıldı. Evet! Ama gerçek anlamda her şeyin suçlusu o. Çünkü gündelik hayatta hem duygusal stres hem zihinsel stres hem fiziksel stres oluşuyor. Bütün bedenimizdeki nöronlar strese girebiliyor. Zihin iyileştirici, düzenleyici ve pozitif akımlar göndermezse; bedenimizdeki, zihinden gelen akımlarla aktive olan sinirler ve dolayısıyla kaslar gerekli ve yeterli akımı alamadıklarında psikonöroimmünolojik olarak yıkım başlıyor. Çünkü zihnimiz sadece beynimizi değil bütün vücut durumumuzu yönetiyor ve duygusal bozulmalar bağışıklık sisteminin çökmesine yol açıyor.

Biraz da hava kapanınca, güneş gidince, pandemi ve pandemiye rağmen işler güçler, okul derken haliyle tüm sinir- lerde bir yıpranma söz konusu oluyor. Özellikle çocuklarımız ve bizler uzaktan eğitim gibi çok yeni bir yöntemi tecrübe ederken onlar da biz de gelecek konusunda kaygılanırken bütün bu geçiş sürecinin de getirdiği gerginlik hali diğer sorumluluklarımız yanında sürekli karşımıza çıkan bir durum oldu. Yapılan çalışmalarla çok kaygılanan kişilerin immün sistemlerinde mutlaka sıkıntılar ortaya çıktığı belirlenmiştir. İşte tam da bu sebeple daha az gergin ama maksimum verimli olabilmek için kaygılardan ve önyargılardan kurtulabilmek çok elzem. Fakat zor.

Verimliliği, istekli ve keyifli çalışabilmeyi biz hep karşı taraftan beklentilerin karşılanması ile doğru orantılı algılarız ya! Bunun adı sadece algı. Gerçekte ise bu tamamen bizim zihnimizin elinde. İsterse çalıştığı ortamı mükemmelleştirir veya öyle algılayabilir. Bunun sonucu olarak ise bedenimize pozitif sinyaller gönderebilir.



Peki ya çocuklarımız, şimdi sınıflarında bir şeyleri görerek hissederek duygularıyla değil de bir ekranın başında öğrenmeye çalışıyorlar. Hepimiz öğrenim hayatımızı düşündüğümüzde, hatırladıklarımızın aklımızda kalmasını sağlayan şey bilgiden çok nasıl öğrendiğimizle alakalı olduğunu fark edeceğiz. Mesela bir fen dersi için yaptığımız elektrik devresi, laboratuvarda yaptığımız deneyler, sadece öğretmenimizin anlatımıyla hayatımızla, duygularımızla bağlantılayabildiğimiz biyoloji konuları...

Duyguların öğrenmedeki etkisini hiç düşündünüz mü?

Yıllar önce, fen dersinde hatırladığım en net bilgi “inertia” yani eylemsizlik ilkesi, mesela araba fren yaptığında içindekilerin öne doğru savrulması. Öğretmenimiz bunu anlatırken arkadaşlarımızı sahneye aldı biri araba oldu, diğeri ona çarptı ve gülmekten öldük. O bilgiyi gülme, sevinme, keyif duygularıyla aldığım için yıllar sonra bile unutamadım.

Bir şeyi öğrenirken ve öğrendiğimizi hatırlarken duygularımızın da aktif olması çok önemli çünkü duygu yoksa beyin ne öğreniyor ne de öğrendiğini hatırlayabiliyor.

Peki duyguların molekülleri neler?

Nöropeptidler. Bunların en kıymetlileri dopamin, gama amino bütirik asit veya asetilkolin. Bu duyguların moleküllerini hareket ettirmediğimiz süreceki asetilkolini hepimiz biliyoruz öğrenme-hatırlama nöropeptididir. Bunlar beraber bir duyguya dokunur, bu şekilde öğrenmeyi kolay, bilgiyi kalıcı kılar. Televizyon ekranının karşısında ders dinlemek zorunda kalan çocuklarımız, sınıftaki gibi öğretmenlerinin bir şeyleri keyifle anlattıkları, onlara bazı duyguları geçirebilecek şeyler de yaşamıyorlar. Sanki robot gibi bir bilgisayarın karşısındalar ve duyguları aktif olmazsa öğrenemeyecekler...


Aromaterapinin çok başarılı olduğu yer tam da burası işte!

Özellikle grip ve soğuk algınlığı vakalarının arttığı, yeni tip corona virüs (covid-19) ile savaştığımız bu mevsimde bağışıklığımızı güçlü tutmalıyız. Stresimizi, endişelerimizi, gün içinde karşılaştığımız tüm olumsuzlukların zihnimizde ve bedenimizde yarattığı etkisinden kurtularak hem zihnen hem de bedenen çok daha sağlıklı hissetmemiz aromatik yağların gücüyle mümkün. Bütün bunlara dikkat etsek bile, bazı zamanlar mevsim geçişinin de etkisiyle hastalığa yenik düşebiliriz. Bu durumda hiç korkmayın efendim; bitkilerin özünün özü uçucu yağlar yine sizi rahatlatmak, iyilik halinize katkı sağlamak için yanınızdalar.

İş, okul gibi her türlü bizden verim bekleyen durumlarda kendimizde o gücü ve enerjiyi bulamıyorsak ....

Buyrun size birkaç farklı Aromaterapotik reçete, hem pozitif hissedecek, hem ruh sağlığınızı düzenleyecek hem de enerjinizi tavan yaptıracak hem de İmmün sisteminizi güçlendirecek.

Nasıl mı?



Bergamot= hipotalamus _ hipofiz-adrenal kortex aksını düzene sokar (HPA AXİS) ve GABA Agonisti etkinlği ile ank- siyetede çok başarılı anksiyolitik etkinlik gösterdiği bilimsel yayınlarda çok geçer. seratonin, gama amino bütirik asit gibi nöropeptidleri arttırdığı için, daha mutlu daha keyifli olmayı ve daha severek yapmayı sağlıyor.

Palmarosa= İçerdiği Geraniol oranı Gül den sonra en yüksek uçucu yağdır ve Anksiyolitik ve algıları açıcıdır Ylang

Ylang= Dopaminerjik reseptörleri düzenler ve Keyif alma, Haz alma duygusunu arttırır ve Karşı cinse karşı ön yargıları ortadan kaldırır.

Sedir= Sakinleştirir, cesareti ve aldığımız kararların arkasında durabilmeyi kolaylaştırır.

Vetiver= Huzur verir, zaten HUZUR YAĞI olarak bilinir Uyku bozukluklarını düzenler

Lavanta = Sakinlik verir (Özellikle Vetiver ile birleşince Uyku gerçek uyku olur)

Nioli = asetilkolin salgısını arttırıyor ve aynı zamanda hava meridyenini dengeliyor (motor sinirler, merkezi sinir sistemi ve periferik sinir sisteminin bir dengede olması.) bu meridyen dengelendiğinde büyük resme bakabiliyoruz. Şöyle bir duygu oluşuyor, bu öğrendiğim ilerde şurda işime yarayabilir ve olaylara farklı bakabilmemizi sağlıyor. Vetiver ile birleşince Dikkat, konsantrasyon ve fokus olmak da daha da üstüne bir şey tanımam.

Buyrun size, hem notaları en yüksek , frekans olarak solfeje yakın Hem de İmmün stimulan 3’lü uçucu yağ kürü

• 10’ar damla • Bergamot • Ylang ylang • Palmarosa..


Uçucu yağlarını direk hava yayıcıya koyarak ofis, dükkan, mağaza, klinik,eczane her nerede çalışıyor iseniz, çalışma ortamınızı direk pozitif Beta boyutuna yükseltebilirsiniz.. (Ama gerçek uçucu yağlar olmalı çok dikkat edin aktarda yok)

Hem enerjiniz, hem verimliliğiniz hem keyfiniz artacak, capcanlı olacaksınız.... Ve dilinizde şarkı “Show must go on” modunda olucak.::)

Çocuklarımızın uzaktan eğitimlerini daha keyifli, daha öğretici kılmak, dikkatlerini ve konsantrasyonlarını arttırabilmek adına ise;

• Bergamot • Niaouli • Nane: enerji verici etkisiyle bergamot ve niaolinin yanında çocuklarımızın öğrenme verimlerini arttıracaktır.


Uçucu yağlarını direk hava yayıcıya koyarak, eşit oranda karışımlarını rollonlu bir şişeyle çalıştıkları zaman kıyafetlerine sürerek kullanabiliriz. Uçucu yağların kullanımm alanları elbette bunlarla sınırlı değil. Soğuk algınlığında , uçucu yağlardan taşıyıcı bir sabit yağ içinde karışım yaparak, sırta ve göğüse sürülmek suretiyle faydalanıyoruz. Uçucu yağlar sadece birkaç damla olarak ilave edilmelidir.

Literatürde ve geleneksel kullanımda karşımıza çıkan uçucu yağlardan birkaçı aşağıdaki gibi derlenebilir.



Ökaliptus Uçucu Yağı

Birçok insan bu uçucu yağı zaten farkına varmadan kullanıyor. Öksürükleri baskılamak için reçetesiz satılan buhar veya göğüs ovmaları sıklıkla okaliptüs yağı içerir. Eucalyptol veya cineole adı verilen yağın ana bileşiğini içerebilirler. Yeni çalışmalar da göstermiştir ki ökaliptus covid-19 üzerinde ciddi anlamda öldürücü etkiye sahiptir. Alternatif Tıp Dergisi’nde yayınlanan bir çalışmada, okaliptolün antimikrobiyal etkiye sahip olduğu ve hastalıklara ne- den olan bakterilerle savaşabileceği tespit edildi. Okaliptol ayrıca iltihaplanmayı azaltmaya, ağrıyı hafifletmeye ve nez- le veya gripten kaynaklanan kas gerginliğini hafifletmeye yardımcı olabilir.


Nane Uçucu Yağı

Solunum koşulları için doğal bakım ürünleri genellikle bu yağı içerir.

Mentol bir nane özüdür. Solunduğunda, cızırtılı bir boğazı yatıştıracak veya yatıştırabilecek bir soğutma hissi yaratır.

2013 yılında yapılan bir araştırma, sağlıklı bir insan nane yağı kullandığında, bronş kasları olarak bilinen nefes borusu kaslarını gevşetmeye yardımcı olabileceğini göstermektedir. Bu, yağın neden öksürüğü olan insanlarda nefes almayı kolaylaştırdığını açıklayabilir.


Tıbbi Nane uçucu yağı da aşağıdaki gibi kullanılabilir:

2010 yılında yapılan bir araştırma, hayvanlar üzerinde olmasına rağmen, nane yağının, düz kas üzerinde rahatlatıcı bir etkiye sahip olduğunu ve bu da öksürüğe neden olan kasılmaların azaltılmasına yardımcı olduğunu buldu.

Diğer araştırmalara göre, yağ alerjisi olanlar tarafından sıkça karşılaşılan semptomlar ve zihinsel yorgunluğun tedavi- sinde de yardımcı olabilir. Nane mevsimsel alerjileri gidermek için yararlı olabilir.

Kullanım Şekli ;Tıbbi Nane yağının solunması, Yağın bir difüzöre eklenmesi ,Topikal yağların karışımı içinde kullanılması.



Örnek

Hodan, Çuha yağı veya Haşhaş tohumu yağlarından herhangi birinden 10 ar ml taşıyıcı yağ içine 4 damla nane yağı eklenerek bir karışım hazırlanarak göğüs ve sırta masaj yapılır. Küçük çocuklarda dozlama için eczacı veya hekime danışılmalıdır. reçinesi, Boswellia cinsi ağaçlardan elde edilir ve genellikle tütsü veya uçucu yağ olarak üst solunum yollarını rahatlatmak için kullanılagelmiştir.

Geleneksel olarak solunum sistemi üzerindeki etkisine değer verilmiş. Öksürük, nezle, bronşit ve astımda geleneksel olarak hem tütsüsü, hem uçucu yağı kullanılmıştır. Akgünlük vücuttaki inflamatuar aktiviteyi azaltan bir başka yağdır. Bir çalışma, bu tütsülerin bronşitte solunum yolu ve sinüs enfeksiyonlarına karşı, iltihabı önleyici etkiler gösterdiğini bildirmiştir. Astımlı insanlar için de faydalı olabilir. Akgünlük, mevsimsel alerjilerin belirtilerini azaltmaya da yardımcı olabilir. Yine taşıyıcı bir yağ içine karıştırılarak göğüs ve sırt bölgesine masaj şeklinde uygulanabilir.

Tüm bu bilgilerden yola çıkarsak, uçucu yağları hem korunmak, hem iyileşmek, hem de ruhsal anlamda kendimizi daha iyi hissetmek için kullanabiliriz.

Sevgiyle, neşeyle maksimum verimlilikle olsun


ECZ: HÜLYA KAYHAN


bottom of page