top of page

YARA TEDAVİSİNDE SARI KANTARON (HYPERİCUM PERFORATUM L.)

Hypericaceae (Guttiferae) familyasına ait Hypericum perforatum L. önemi son yıllarda daha fazla anlaşılan farklı kullanım alanlarına sahip bir bitkidir. İçeriğinde bulunan hiperisinden dolayı antidepresan, biflavonoitler ve hiperforinden dolayı sedatif, antienflamatuar ve analjezik, flavonoid ve tanenlerden dolayı astrenjan etkilidir.


Dünyada 500’den fazla Hypericum türü bulunmaktadır. Tıbbi bitki olarak Hypericum perforatum, en çok kullanılan türdür. Türkçede en çok kullanılan/ bilinen isimler başta “Sarı Kantaron” olmak üzere halk arasında Birbirdelik otu, Kılıçotu, Tentürdiyot çiçeği, Yaraotudur. Yurt dışında ise “St. John’s Wort” olarak isimlendirilmektedir.


Kurutulmuş veya taze bitki infüzyon, sıvı ekstresi, kapsül veya tablet şeklinde kullanımları mevcuttur. Hypericum infüzyonu için bitkinin çiçeği iyi kalitede zeytinyağında güneşte birkaç hafta bekletilerek hazırlanır. Bitkinin güneş ile reaksiyonu sonucu hypericin türevlerinden; hyperforin, ksantonlar, flavonoitler içeren karışım olan kırmızı renk açığa çıkar. Sarı Kantaron- Hypericum perforatum L, terapötik etkileri yaklaşık 2000 yıldır bilinen en önemli tıbbi bitkilerdendir.

Ekvator kuşağından kuzeyde İskandinav ülkelerine kadar dünyanın farklı coğrafyalarında yayılış gösteren 482 Hypericum türü bulunmaktadır.


Ülkemiz Hypericum türleri bakımından önemli bir merkezdir ve mevcut Hypericum türlerinin 46’sı endemiktir. H. perforatum özellikle yara iyi edici ve antidepresan özellikleri nedeniyle antik çağlardan beri kullanıldığına ve Ortaçağ Avrupası’nda kutsal kabul edildiğine ve birçok dini ritüelin parçası olduğuna dair kanıtlar bulunmaktadır. Hypericum ismi, Antik Yunan döneminde kötü ruhları uzaklaştırmak amacıyla yüksek yerlere asılan dini figürlere verilen isim olan “upereikon” (uper:yukarı, eikon: ikon) kelimesinden gelmektedir. Bu dönemlerde bitki kutsal kabul edildiğinden kötü ruhları kovmak amacıyla ev girişinde kapılara asılmıştır.


Hristiyan mistiziminde bu bitkinin önemli bir yeri vardır. Yaklaşık 1300 yıldan beri Hristiyan geleneğinin sembolik bir bitkisi olarak kabul görmektedir. Bitki Avrupa ülkelerinde çoğunlukla St. John’s Wort olarak bilinmektedir. Rivayetlere göre bitkinin ismi Yahya (Johannas) peygamberden gelmektedir. İncil’de geçen bir olaydan ötürü Yahya Peygamber, Hristiyanlar için mucizevi bir bitki getirmiştir. Bu bitki H. perforatum’dur. Diğer bir rivayet ise Haçlı Seferleri sırasında yaralanan St. John şövalyelerinin yaralarının tedavisinin bu bitki ile yapılmasından, ismi aldığı şeklindedir.



Hypericum türlerinin tıbbi amaçlı kullanımı günümüzden 2400 yıl öncesine kadar uzanmaktadır ve bilhassa yara iyileştirici etkileri milattan önce 5. yy’dan beri bilin-mektedir. Milattan sonra 1. yy’da ünlü Yunan hekimlerden Galen ve Dioscorides, H. perforatum’u idrar söktürücü ve yara iyileştirici bir ot olarak tanımlamışlar ve menstural rahatsızlıkların tedavisinde tavsiye etmişlerdir. Hypericum türleri dünyanın birçok yerinde yara iyileştirici, bakterisit, idrar söktürücü, iltihap giderici ve yatıştırıcı etkilerinden dolayı yüzyıllardan beri tedavi maksatlı olarak kullanılmaktadırlar.


Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2002 yılında H. perforatum türünü tıbbi bitki olarak ilan etmiş ve Hyperici herba olarak monograflarında geniş yer vermiştir. Bu mono-graflarda bitkinin antidepresan, antibakteriyel, antiviral, protein kinaz – Cinhibitörü ve yara iyileştirici etkileri yer almaktadır.

Temel materyal olarak, genellikle çiçeklenme evresindeki taze bitki veya kurutulmuş gövde kısımları (Hyperici herba) kullanılır. Kullanılan bitkinin nerede yetiştiği bu bölgenin iklimi, toplanma zamanı, kurutma işlemi gibi etmenler drog kalitesine doğrudan etki eder. Taze bitkiden homeopatide kullanılan tentürler, bitkinin preslenmesiyle elde edilen bitki suları veya yağları hazırlanır. Bitkinin geleneksel kullanım alanları ise çok daha geniştir. Yağ bazlı preparatlar dispepsi şikayetlerinde tercih edilmektedir. Haricen ise yara tedavisinde, yanıklarda ve miyaljide kullanılmaktadır. Taze haldeki bitki ufalandıktan sonra zeytinyağı ile güneş ışığında bekletildiğinde oluşan kırmızı renkli yağ haricen direkt olarak kullanılabildiği gibi, merhemlere karıştırılarak veya kapsül halinde de kullanılabilir.


Yara iyileştirici etki:

Hiperisin ve psödohiperisin:

Hiperisin ve psödohiperisin birlikte total hiperisini oluştururlar ve bitkinin kırmızı renginden sorumludurlar. Hiperisin doğadaki en güçlü fotosensitif ajandır. Bu nedenle gündüz özellikle güneşli günlerde kullanımı uygun değildir.

Hiperisin ve psödohiperisin in vitro olarak Herpes simplex gibi zarf tipi virüsler üzerinde etkilidirler.


Sarı kantaronun yara tedavi edici etkisine, antibakteriyel ve antienflamatuar etkilerinin katkısı olduğu düşünülmektedir. Halk arasında yara tedavi edici etkisi yaklaşık 2000 yıldır bilinen H. perforatum, çiçekli topraküstü kısımları tentür veya yağ halinde yanıklara ve yaralara uygulanmaktadır.


Sarı kantaron uygulandığı bölgede kollajen sentezini, fibroblast oluşumunu ve repiteliazayonu arttırarak yaranın hızla toparlanmasına yardımcı olur.

Sarı kantaron yara üzerinde hidrasyonu sağlayarak jelatinimsi nemli bir ortam oluşturur. Böylece reepitelizasyonu destekler, yara bölgesinde TGF-B seviyelerini azaltarak ülserasyon ve nekrozda gerileme sağlar ve bakterilere karşı bir bariyer oluşturur. Çörek otu ve sarı kantaronun yara iyileşmesi üzerine etkisinin fare modelinde incelendiği bir araştırmada sarı kantaronun granülasyon ve epitelizasyon üzerinde pozitif etkilerinin olduğu ve yara iyileşmesini hızlandırdığı saptanmıştır.


2017 yılında yapılan bir çalışmada H. Perforatum ile hazırlanan yağ formülasyonu, at lezyon-larına uygulanmıştır. 2 günlük tedaviden sonra iyileşme başlamış ve 14 güne kadar devam etmiştir. Tam iyileşmenin ise 1 ile 5 hafta arasında olduğu saptanmıştır.


Sezaryen ve Epizyotomi Yaraları:

Sezaryen yaralarının tedavisinde, sarı kantaron ve kalendula yağı kombinasyonu, buğday tohumu yağı ile karşılaştırılmıştır. Çalışma, sezaryen ile doğum yapmış olan 24 kadın üzerinde uygulanmıştır.

Hastalar iki gruba ayrılmıştır.


1.grup:

% 70 Sarı kantaron, % 30 Kalendula yağı karışımı

2.grup:

Buğday yağı Olarak günde iki defa 16 gün boyunca uygulanmıştır.

16. gün sonunda yara alanları ölçülmüş ve alandaki % iyileşme oranları tespit edilmiştir.


Sarı kantaron+kalendula karışım grubunun yara alanında % 37,6 oranında küçülme gözlenirken, kontrol grubu yara alanında % 15,83 oranında iyileşme gözlenmiştir. Sezaryen yaralarının iyileşmesinde sarı kantaron ve kalendula yağı kombinasyonunun epitel rejenerasyonu üzerine pozitif etkilerinin olduğu görülmüştür. Bu kombinasyon sezaryen yaralarının hızlı iyileşmesine yardımcı olabilmektedir.


H. perforatum’un yara iyileştirici aktivitesi ile ilgili başka bir klinik çalışmada; 140 kadının epizyotomi yaralarında H. perforatum ve Achillea millefolium içeren merhem uygulanmıştır. Her iki bitkinin de epizyotomi yaralarının ağrı ve kızarıklık seviyesini, ödemini ve ekimorfisini azalttığı saptanmıştır. Bir başka çift kör klinik çalışmada, sezaryen ile doğum yapan kadınlar üzerinde, H. perforatum’un etkinliği araştırılmıştır. Tedavinin yara iyileşmesinde, skar oluşumunun önlenmesinde ve ağrının giderilmesinde etkili olduğu bulunmuştur. H. perforatum’un topikal uygulamasının güvenli olup, sezaryen yara iyileşmesini hızlandırdığı, yara izi, ağrı ve kaşıntı oluşumunu azalttığı sonucuna varılmıştır.


Yanıklar ve Radyoterapi:

Yanık, organizmanın karşılaşabileceği en büyük travmalardan birisidir. Tedavi süresi oldukça uzundur. Toplumun büyük bir bölümünü etkileyen yanıklar, genellikle çocuk ve genç birey-lerde ev kazaları olarak görülür. Bunun dışında güneş yanıkları, radyoterapi yanıkları sıklıkla karşılaşılan yanık tipleridir.

Yanığın derecesine göre yanık bakımında uygulanan standart bir tedavi ve standart bir yara bakım ürünü bulunmamaktadır. Sarı kantaron bitkisi, ülkemizde geleneksel olarak yanıklarda çok yaygın olarak kullanılan bir bitkidir. Sarı kantaron yağının yanık tedavisindeki etkinliği üzerine yapılan çalışmalarda; iyileşme süresini kısalttığı ve antiseptik etkinlik gösterdiği, enflamasyonu ve ödemi azalttığı, fibroblast proliferasyonu ve kollajenizasyonu artırarak epitelizasyonda olumlu etkiler gösterdiği görülmektedir.


Sonuç olarak; topikal uygulanan sarı kantaron yara iyileşmesini kollojen miktarını arttırarak ve antienflamatuar etki göstererek olumlu yönde etkilemiştir. Sarı kantaron Silverdin ile kombine edildiğinde iyileşme üzerine sinerjik etki göster-miştir. Sarı kantaron yanık yaralarında kullanılabilecek bir madde olup, yanık tedavi protokollerine katkıda bulunabilecek bir madde olarak tavsiye edilmiştir.


Yatak Yaraları:

Basınç yaraları hastalar için ciddi ve acı veren cilt problemleridir. Uzamış hastanede kalma, yatalak hastalar ve bu hastaların yetersiz bakımı durumlarında ortaya çıkmaktadır. Basınç yaraları ileri yaş, beslenme yetersizliği, metabolik sorunlar, dolaşım sorunları azalmış mobilizasyon, gaitanın ülserli dokuya bulaş-ması nedeniyle daha geniş ve büyük yaralara dönüşerek septisemi gelişmesi ve ölüm riskinin artmasına neden olabilir.


Basınç yarasının bakım ve tedavisinde:

• Yaranın düzenli olarak temizlenmesi ve enfekte bölgeye düzenli pansuman • Yara çevresindeki basıncın azaltılması önemlidir.


Son yıllarda yapılan çalışmalar sarı kantaron yağının bası yaralarının bakım ve tedavisinde aktif olarak kullanılabileceğini işaret etmektedir. Sarı kantaron yağı hem profilaktik olarak yara oluşumunu engelleyebilmekte hem de oluşan yaranın hızlı tedavisinde rol oynamaktadır. Literatür çalışmaları incelendiğinde; sarı kanta-ron yağının yara, basınç yarası, diyabetik yaralar ve yanıklarda sahip olduğu antiviral ve antibakteriyel aktivite, antioksidan, antienflamatuar özelliklerinden dolayı yara iyileşmesinde oldukça etkili olduğu görülmektedir. Bu farmakolojik etkileri; yara iyileşmesinin koagulasyon, enflamasyon, kollajen üretimi ve epitel oluşumu gibi çeşitli aşamalarına etki ederek gerçekleştirdiği görülmektedir.

Ülkemizde kayıt altına alınan 108 Hypericum türü vardır ve H. perforatum olarak satılan veya kullanılan türlerin etken madde içeriği açısından tamamen farklı olan diğer türlerle karıştırılmaması etkinlik açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü Hypericum Perferatum dışındaki türlerde etken madde oranları değişebilmek-tedir. Düşük hiperisin içerikli preparatların yara tedavisinde kullanımı bitkinin gerçek yara iyileştirici etkisinin azalmasına neden olabilmektedir. Doğru türün seçimi ve bitkinin hazırlanmasında kullanılan yağın kalitesi tedavinin başarısını etkilemektedir. Bu nedenle Hypericum Perferatum içerikli yağların/preperatların/ sertifikalarının/etken madde oranlarının incelenerek eczacı tarafından hastaya verilmesi önem taşımaktadır.



Kaynaklar:

  1. Çubukçu B. ve ark. (2002) Fitoterapi, İ.Ü.Eczacılık Fak. Yayın no79, İstanbul, 87

  2. C Cirak, AK Ayan, K Kevseroglu, The effects of light and some presoaking treatments on germination rate of st. John’s worth (Hypericum perforatum L.) se- eds Pakistan Journal of Biological Sciences 7, 182-186

  3. Sara L. Crockett and Norman K. B. Robson, 2012,Taxo- nomy and Chemotaxonomy of the Genus Hypericum , Med Aromat Plant Sci Biotechnol. 2011 Jan; 5(Special Issue 1): 1–13.

4. Istikoglou C.L., Mavreas V., Geroulanos G. (2010): His- tory and therapeutic properties of Hypericum perfo- ratum from antiquity until today, Psychiatrike, 21(4): 8-332.

5. Bone K. , Mills S., (2012), St John’s Worth , Hypericum perforatum L, Principles and Practice of Phytoterapy – Modern Herbal Medicine , Churchill Livingstone El- sevier, UK ,826-860

6. Kaştan Yücel N., (2006), Hypericum perforatum L elde edilen hperisin maddesinin insan lenfosit kültürle- rinde kardeş kromatid değişimi , Tıbbi Biyoloji Ana- bilimdalı yüksek lisnas tezi ,s. 2

7. World Health Organization (WHO) (2002): WHO Mo- nographs on Selected Medicinal Plants. vol. 2. World Health Organization, Geneva.

8. Gaedcke F. (2003): Beispiel Johanniskraut. Herstel- lungs und Qualitätsaspekte pflanzlicher Extrakte, Pharm Unserer Zeit, 32: 192-201.


Uzman Eczacı Sevil Ağalar Altınel

bottom of page