Vücudumuzu dış etkenlerden koruyan, bariyer görevi yapan cildimiz en büyük organımızdır.
“Cilt güzelliği dış görünüşümüz ile birebir bağlantılı ve sağlığımızın aynasıdır.”
Cildimizin kalitesi; genetik mirasımız dışında, %80 yaşamımız boyunca maruz kaldığımız, UV ışınları, kullandığımız ilaçlar, yanlış kozmetik kullanımı, sigara alkol tüketimi, hava kirliliği gibi faktörlerden etkilenir. Ayrıca yaş alma cildin bozulmasında ve lekelenme artışında önemli rol oynar. Cilt lekelenmeleri kadınlarda daha sık görülmektedir.
Cilt lekelenmeleri aslında bir sağlık sorunu olmaktan çok kişinin genel görünüşünü etkileyen kozmetik bir problemdir. Cilt rengini, deri hücreleri tarafından üretilen “melanin” pigmenti belirler. Bazen cilt rengini veren pigmentlerde sorunlar oluşabilir ve cildin bir bölgesi çok fazla melanin üreterek rengini koyulaştırır. Bunun tersi durumlarda da cildin bir bölümünde hiç melanin üretilmeyince cilt beyazlaşır. Ciltteki pigment sayısının fazlalaşması hiperpigmentasyon, pigment sayısının azalması ise hipopigmentasyon bozukluğuna neden olmaktadır.
Cildin üst katmanlarında cilt renginin açık veya koyu renk olmasını, melaninin miktarı, kalitesi ve dağılımı belirlemektedir. Genetik olarak belirlenen cildin doğal bir pigment derecesi vardır. Bronzlaşma ve pigment bozuklukları gibi yan faktörler de kişinin pigment derecesini etkiler.
Melanin üretimi; ultraviyole ışığı, östrojen, melanosit uyarıcı hormon, stres, enflasmasyon, yaralanma, kızılötesi ışık ve ısı gibi çeşitli faktörler tarafından uyarılır.
Dünyamız için olmazsa olmaz, ekolojik dengenin devamı ve yaşam için gerekli olan GÜNEŞ dünyamızdan 150 milyon km uzaktadır. Güneş dünyada yaşayan milyonlarca canlının yaşam kaynağı olan, ısı, ışık ve UV radyasyonu yayar. Fakat yeryüzüne erişen güneş enerjisinin bir parçası olan ultraviyole radyasyonuna maruz kalmanın kanser oluşumu, allerjik reaksiyonlar, immun sisteminin baskılanması, katarakt, fotoyaşlanma
gibi zararlı etkilere yol açtığı bilinmektedir.
Ultraviyole radyasyonu UV-A, 290-320 nm arasında ,UV-B, 200-290nm arasında ve
UV-C olmak üzere üç bileşenden oluşmaktadır.
• UV-A, UV radyasyonun en az zararlı şeklidir ve Dünyaya büyük miktarlarda erişir. Çoğu UV-A ışınları ozon tabakasının içerisinden doğrudan geçer.
• UV-B radyasyon, potansiyel olarak çok zararlıdır. UV-B radyasyonunun çoğu, stratosferde ozon tabakası tarafından yutulur ama %2-5 ‘i Dünyaya ulaşır.
• UV-C radyasyon çok enerjik olduğundan potansiyel olarak zararlı olandır.
Stratosferde oksijen ve ozon tarafından yutulur ve asla dünya yüzeyine erişemez.
Cildin üst katmanlarında cilt renginin açık veya koyu renk olmasını, melaninin miktarı, kalitesi ve dağılımı belirlemektedir. Genetik olarak belirlenen cildin doğal bir pigment derecesi vardır. Bronzlaşma ve pigment bozuklukları gibi yan faktörler de kişinin pigment derecesini etkiler.
UV radyasyonu güneş ışınlarının %5'ini oluşturmasına rağmen çok tehlikelidir. Radyasyonu gözlerimizle göremeyiz ve hissedemeyiz ancak zararlı etkilerini gözlemleyebiliriz.
Yüzeyler UV radyasyonunu farklı derecelerde yansıtırlar:
• UV radyasyon yüksek rakımlarda daha çoktur.
• Kar, UV radyasyonunu %85’in üstünde yansıtır.
• Dağcılarda tırmanma sırasında, güneşin sıcaklık etkisinin azalmasına rağmen güneş yanığı olma olasılığı daha fazladır. Dağa tırmananlar ve kayak yapanlar, UV radyasyona en fazla maruz kalanlardır.
• Kuru kum ve beton, UV radyasyonunu %12’nin üzerinde yansıtabilir.
• Su ise sadece %5’ini yansıtabilir.
• Kumlu sahillerde güneş banyosu yapanlar, bir parkta yeşil çimenler üzerinde güneşe maruz kalanlardan %10’un üzerinde daha fazla UV-B alırlar.
• Güneşli bir günde hafif bir rüzgâr serinlemenize neden olabilir, fakat bu cildinize ve gözünüze etki eden UV miktarını değiştirmez. Bu nedenle uygun bir güneş korumalı krem ve gözlük kullanımı sağlığımız için çok önemlidir.
Cilt Lekeleri Nasıl Oluşur?
Cildimize doğal rengini veren melanosit hücrelerinin fazla üretimi veya düzensizliğine bağlı olarak ciltte lekeler oluşur. Cilt lekelerinin birçoğu uzun süre güneşin zararlı ışınlarına maruz kalmaya bağlı olarak oluşmaktadır.
Güneş dışında, genetik yatkınlık, yanlış kozmetik ürün kullanımı, cilde uygulanan girişimsel işlemler, oral kontraseptifler, hormon replasman tedavileri, fototoksik ilaçların kullanımı ve hamilelik hiperpigmentasyon oluşumunu arttıran faktörlerdir.
Cilt lekelenmelerine neden olabilecek ilaçların başında doğum kontrol ve hormon ilaçları ilk sıralarda yer almaktadır.
Oral kullanılan bazı ilaçlar, fototoksik reaksiyonlara neden olabilmektedir. Bu ilaçlar güneş yanığına benzer lekeler oluşturabilir. Reaksiyon ilacın kesilmesinden sonra hiperpigmentasyon bırakarak geriler.
Fototoksik reaksiyona neden olabilecek ilaçlar; tetrasiklin grubu (özellikle doksisiklin) ve florokinolon türevi antibiyotikler, Nonsteroid antienflamatuvar ilaçlar (ibuprofen, ketoprofen, naproksen).
Doksisiklin tetrasiklin grubundan bir antibiyotik olup akne vulgaris hastalarında sıklıkla tercih edilir. Doksisiklin tedavisine güneş koruyucu eklenmelidir.
Cilt Lekeleri ve Türleri
Doğuştan ya da sonradan ortaya çıkabilen cilt lekelerinin farklı türleri bulunmaktadır.
Akne
Cildin fazla yağ üretmesi sonucu oluşan akneler, genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkmaktadır. Aknelerin sıkılması veya doğru şekilde tedavi edilmemesi kalıcı lekelere yol açabilmektedir.
Melazma
Melazma; özellikle güneş gören bölgelerde ortaya çıkan siyah ya da kahverengi lekelere verilen isimdir. Genellikle doğurganlık çağındaki kadınlarda görülen “gebelik maskesi” olarak da bilinen çok yaygın bir durumdur. Melazma kadınlarda daha sık görülür ve tüm olguların %90’ını oluştururlar. Hamile kadınların %50-70’inde ve oral kontraseptif kullanan kadınların %10-20’sinde görülebilmektedir.
Güneş ışınlarının yanı sıra, gebelik, oral kontraseptifler, hormon kullanımı, yanlış kozmetik ürünler ve genetik faktörler de melazma oluşumuna neden olabilir.
Vitiligo
Melanosit hücrelerinin ölmesi ya da vücutta yeteri kadar üretilmemesi sonucu ciltte süt beyazı renkte lekeler oluşur. Vitiligo lekelerine genellikle yüz, kol, bacak ve genital bölgede rastlanır. Genetik faktörlerin vitiligo hastalağına yol açtığı düşünülse de nedeni kesin olarak bilinmemektedir.
Güneş Lekeleri
Yaz aylarında daha sık ortaya çıkan güneş lekeleri, vücudun güneşe maruz kalan kısımlarında görülür. Deride kalıcı hale gelen güneş lekelerinin rengi yazın daha da koyulaşabilir.
Çiller
Özellikle açık tenli kişilerde görülen çiller, melanosit hücrelerinin belirli bölgelerde yoğunlaşması sonucu ortaya çıkar. Sarı ya da kahverengi olabilen çiller, çocuklukta ortaya çıkabileceği gibi, yetişkinlik döneminde de oluşabilir.
Deri Döküntüleri
Egzama, sedef ve gül hastalığı gibi deri döküntülerine sebep olan cilt hastalıkları da lekelere yol açabilir.
Cilt Lekesi Nedenleri
Uzun süre güneşe maruz kalmanın yanı sıra, cilt lekelerine neden olan diğer etmenler şu şekilde sıralanabilir:
Yaz aylarında yaptırılan ağda, epilasyon, peeling gibi işlemler
Genetik yatkınlık
Yaşın ilerlemesi
Hamilelik ve Laktasyon
Oral kontraseptif kullanımı
Hormon replasman tedavileri
Fotosensitiviteye neden olan ilaçlar: Antibiyotikler (Tetrasikllin ve Doksisiklin türevleri), Non-Steroid antienflamatuvarlar (İbuprofen, Ketoprofen, Naproksen, Salisilik asit) Retinoidler ve bazı psikotrop ilaçlar. Pigmentasyonun klinik özellikleri değişkendir ama güneş teması ile şiddeti artabilir.
Son kullanma tarihi geçmiş kozmetik ürün kullanımı
Güneşte kullanılmaması gereken kozmetik içeriğe sahip ürünler
Güneşe çıkmadan cilde parfüm, kolonya veya alkol içerikli ürünlerin uygulanması
Cilt enfeksiyonları
Cilt Lekelerine Karşı Alınacak Önlemler
Cilt lekelerine karşı yaş ve cinsiyet gözetmeksizin herkesin alması gereken önlemler:
Uzun süre güneşe maruz kalmaktan kaçınılmalıdır.
Uygun güneş koruyucular kullanılmalıdır.
Solaryumdan uzak durulmalıdır.
Sadece yazın değil her mevsim en az 30 faktörlü güneş koruyucu kremler kullanılmalıdır.
Güneş kaynaklı oluşabilecek yanıklara karşı dikkat edilmelidir.
Parfüm, kolonya, alkol içerikli ürünler ve tonikler vücudun güneş gören bölgelerinde kullanılmamalıdır.
Lazer epilasyon, ağda, cilt bakımı gibi işlemlerden sonra cilt güneşten korumalı ve güneş koruyucu uygulanmalıdır.
Sivilce, akne ve siyah noktalar sıkılmamalıdır.
Hamilelik ve laktasyon dönemlerinde mutlaka güneş koruyucu kullanılmalı ve uzun süre boyunca güneş ışınlarına maruz kalmaktan kaçınılmalıdır.
Cilt nemli ve temiz tutulmalıdır.
Ter lekelenmelere neden olabilir, bu nedenle yüz terli iken güneşten kaçınılmalıdır.
Güvenilir olmayan kozmetik ürünler kullanılmamalıdır.
Güneş ışınlarının ciltte neden olabileceği zararlı etkileri en aza indirmek için koruyucu kıyafetler giyilmeli ve şapka kullanılmalıdır.
UV ışınlarını engelleyen güneş gözlükleri tercih edilmelidir.
Kullanılan ilaçların neden olabileceği yan etkiler konusunda eczacınıza danışılmalıdır.
Güneşe karşı hassasiyet oluşturan bir ilaç kullanıyorsanız, güneş ışınlarından mümkün olduğunca kaçınılmalı ve koruyucu krem kullanılmalıdır.
Koyu tenlilerde ilaçlardan kaynaklanan leke problemleri daha sık gözlenmektedir.
İlaçlar deride lekelenmeyi şu mekanizmalar ile yapmaktadır:
• Doğal ve sentetik östrojen ve progesteron melazma oluşumuna neden olmaktadır. Gebelik, oral kontraseptif kullanımı, postmenapozal kadınlarda östrojen kullanımı ve prostat kanserli erkeklerde dietilstilbesterol kullanımıyla melazma oluşumu artmaktadır.
Östrojen melazmayı tetikleyebilir. Gebelikte, östrojen, progesteron ve melanosit stimülan hormonun artması melazma oluşumuna neden olabilmektedir.
Bazı ilaçlarda bulunan ağır metaller, demir gibi, deride damar dışına çıkarak dermiste toplanarak lekelere neden olmaktadır.
Bazı ilaçlar deride melanositlerpigment hücreleri üzerinde melaninpigment maddesini artırıcı etki göstermektedir. Özelikle güneş ile birlikte bu etkileri daha da artmaktadır.
· Bazı ilaçlar yan etki olarak deride enflamasyona neden olmakta, sonrasında özellikle güneşle birlikte leke oluşturmaktadır.
· Bazı ilaçlar deride kendileri ya da başka maddeler ile birleşerek pigmentasyona neden olabilmektedir.
Hiperpigmentasyon Tedavisi:
· Hiperpigmentasyon tedavisinde lekenin yerleşim yeri ve yerleşim süresi önemlidir.
· Leke ne kadar yeni ise tedavi daha kolay ve kısa sürelidir.
· Açık tenli kişilerde tedavi bazen lekeleri tamamen ortadan kaldırabilir ancak tekrarlama olasılığı vardır.
· Koyu tenli kişiler daha az oranda tamamen tedavi olabilirler ve lekelerin tekrarlama olasılığı daha fazladır.
· Açık tenli kişilerde sonuçlar haftalar içinde ortaya çıkarken, koyu tenli kişilerde aylarca tedavi gerekebilir.
· Güneşten korunma tedavinin temelidir. Bu nedenle ister dışarıda ister ev ortamında olsun en az 30 spf içerikli cilde uygun güneş kremlerinin uygulanması önemlidir.
· Leke tedavisine başlanması genelde güneşli yaz aylarında tavsiye edilmez.
· Eczacınızın veya doktorunuzun önerdiği uygun bir leke açıcı krem geceleri uygulanıp gündüzleri ise cildi güneş ışınlarından koruyacak bir güneş koruyucunun yaz kış uygulanması gerekmektedir.
· CİLTTE LEKE OLUŞUMU KOLAYCA GELİŞEBİLİR AMA LEKE TEDAVİSİ OLDUKÇA ZAMAN VE SABIR İSTEMEKTEDİR. BU NEDENLE LEKE OLUŞUMUNU ENGELLEMEK IÇIN GEREKLI ÖNLEMLERIN ALINMASI EN DOĞRU YAKLAŞIMDIR.
1. Kaynaklar:
1. Trout CR, Levine N, Chang MW. Disorders of hyper- pigmentation. Dermatology’de. Ed. Bolognia JL, Jo- rizzo JL, Rapini RP. 2. Baskı. Lon- don, Mosby, 2008; 975-976.
2. Shweta K, Khozema S, Meenu R, Anupama S, S. K. S, Neelima S. A Systemic Review on Melasma: A Re- view. Int J Cur Bio Med Sci 2011; 1: 63-68.
3. Nicolaidou E, Antoniou C, Kat- sambas AD. Origin, Clinical Presenta- tion, and Diagnosis of Facial Hypermelanoses. Dermatol Clin 2007; 25: 321-
326. 4. Perez-Bernal A, Mu- noz-Perez MA, Camacho F. Management of facial
hyperpigmentation. Am J Clin Dermatol. 2000; 1(5):
261-268. 5. Miot LD, Miot HA, Silva MG,
Marques ME. Physiopathology of mel- asma. An Bras Dermatol.
2009; 84 (6) 623-635. 6. Plensdorf S, Martinez J. Common pigmenta-
tion disorders. Am Fam Physcian. 2009; 79 (2): 109-116. 7. Stulberg DL, Clark N, Tovey D. Common hyperpig- mentation disorders in adults: Part I. Diagnostic ap- proach, cafe au lait macules, diffuse hy- perpigmen- tation, sun exposure, phototoxic reactions. Am Fam Physcian. 2003; 68 (10): 1955-1960.
8. Rigopoulos D, Gregoriou S, Katsambas A. Hyperpig- mentation and me- lasma. J Cosmet Dermatol. 2007; 6 (3): 195-202. 9. Nicolaidou E, Antoniou C, Katsambas AD. Origin, cli- nical presenta- tion and diagnoses of facial hyperme- lanoses. Dermatol Clin 2007; 25(3): 321-326.
10. Korkmaz S, Erturan I. Hiperpigmentasyon tedavi- si ve yeni yaklaşımlar. Turkiye Klinikleri J Dermatol 2010; 20 (1): 14-22. 11- Yüzün hiperpigmentasyon hastalıkları ;Uzm. Dr. Fadime KILINÇ*, Prof. Dr. Ahmet METİN* *S.B. Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dermatoloji Kliniği
Uzm. Ecz. Sevil Ağalar Altınel
Comments