top of page

CİLDİMİZİ DOĞAL YAĞLARLA GÜNEŞTEN KORUYABİLMEK MÜMKÜN MÜ?

Bir güneş koruyucu ürünün SPF değeri ne kadar yüksekse güneş koruyucu özelliği o kadar yüksektir görüşü UVA koruması göz önüne alındığında oldukça yanıltıcıdır, çünkü bu değer sadece UVB koruması değerini göstermektedir. Güneşli günler kapımızda. Herkes pandemi sonrası tatil planları yapmaya başladı. Yaz ayları birçok insan için güneş- deniz ve tatil anlamı taşımaktadır.

Güneşin vücudumuza, psikolojimize çok olumlu etkileri var. Güneş ışığı, D Vitamini üretmek ve ruh halimizi korumak gibi bedensel işlevler için gereklidir, fakat güneşe çok fazla maruz kalmak cildimize zararlıdır.


Yaz ayları cildimize ekstra dikkatli olmamız gereken bir zaman dilimi. Dünyamız için olmazsa olmaz, ekolojik dengenin devamı ve yaşam için gerekli olan GÜNEŞ dünyamızdan 150 milyon km uzaktadır. Güneş dünyada yaşayan milyonlarca canlının yaşam kaynağı olan, ısı, ışık ve UV radyasyonu yayar. Fakat yeryüzüne erişen güneş enerjisinin bir parçası olan ultraviyole radyasyonuna maruz kalmanın kanser oluşumu, allerjik reaksiyonlar, immun sisteminin baskılanması, katarakt, fotoyaşlanma gibi zararlı etkilere yol açtığı bilinmektedir.



Ultraviyole (UV) radyasyon, güneşten gelen ışık enerjisinin bir şeklidir. Güneş elektromagnetik spektrum diye bilinen bir dizi enerji yayar.

Güneşin yaydığı ultraviyole radyasyonları (UVR) üç kategoriye ayrılır:


UV-C (200-280 nm): UV-C biyolojik olarak en zararlı radyasyondur, ancak ozon tabakası tarafından filtrelenir ve dünyaya erişemez.


UV-B (280-320 nm): UV-B radyasyonunun büyük bir kısmı stratosferde ozon tabakası tarafından emilir ve dünyaya %5 civarı ulaşır.

• Güneş yanığından asıl sorumlu olan band UV-B dir.

• Yoğunluğu mevsimlere, yere ve saate göre değişkenlik gösterir.

• Bazal ve skuamöz hücreli cilt kanserlerinin oluşumunda anahtar rol oynarlar.

• Deri yaşlanmasının ana nedenlerinden olup, epidermisin yüzey katmanına zarar verirler.

• Uzun süreli bronzluktan sorumludurlar.


UV-A (320-400 nm): UV-A radyasyonun ise büyük bir çoğunluğu dünyaya erişir.

• Her saat güneş ışığında, bulutların arasından ve hatta camın içinden cildi etkileyebilirler.

• Güneş yanığı oluşturma potansiyeli UVB’den 600-1000 kat daha azdır.

• Derinin daha alt katmanlarına penetre olur. Dermiste bulunan kollajenelastin liflerin premature fotoyaşlanması, fototoksik ve allerjik reaksiyonlardan sorumludur.

• Reaksiyonun şiddeti ciltte önceden mevcut olan melanin pigment miktarına ve UV-A ışın dozuna bağlıdır.

• Erken deri yaşlanmasında etkilidir. • Karsinojenik etkisi hafif-orta şiddettedir.

UVA’ya bağlı eritem ışına maruz kaldıktan hemen sonra ortaya çıkar. Yoğunluğu 10-12 saat sonra optimal düzeye ulaşır ve kızarıklık 24 saat kadar devam edebilir.

Yaz aylarında, saat 11.00-15.00 arasında, yeryüzüne ulaşan UVB yoğunluğu artar. UV şiddetini bulutlar azaltır ancak yine de %50’si yeryüzüne ulaşmaktadır.


Bulutlardaki su içeriği UV’den çok kızılötesi ışınları zayıflatarak deride ısı etkisini azaltıp, UV ışınlarına rahatsız olmadan aşırı maruz kalma riskini de arttırmaktadır. Bu nedenle bulutlu günlerde güneş yanıklarına daha fazla rastlanmaktadır. Aynı şekilde rüzgârlı bir ortamda ısı tam algılanamayacağından, yanık riski de artmak-tadır. Plajda şemsiye altında otururken bile kumdan %25 oranında yansıyan ışınlar kolayca güneş yanığına neden olabilir. Kış aylarında da, kar örtüsü %50-95 oranın-da UV yansımalarına yol açabileceğinden dikkatli olmak gerekmektedir.

UV ışınlarının %75’i 2 m. su derinliğine ulaşabildiğinden uzun süren yüzmelerde hem direkt hem de %5 oranında yansıyan ışınlardan dolayı dikkatli olmak gerekir. Her 300m. yükseklik artışında da güneş yanığı riski %4 oranında artmaktadır. Güneş ışığının neden olduğu istenmeyen zararlı etkiler, akut ve kronik olarak ayrılmaktadır.




Akut etkiler: eritem, ödem ve hiperpigmentasyondur.


Kronik etkiler: fotoyaşlanma, fotokarsinogenite ve immün sistemin baskılanmasıdır.


Fotoyaşlanmış deride; incelme, kırışıklıklar, kuruluk, pürüzlü yüzey, pigmente lezyonlar, sarkma, elastikiyet kaybı görülür. UV radyasyonun timin dimeri oluşumu yoluyla DNA hasarı yaptığı bilinmektedir. Oksidatif reaksiyonlar proteinler ve lipidlerin fonksiyonlarının değişmesi ile sonuçlanan modifikasyon yapabilir. Timin dimerleri nukleik asit baz çiftleri bir- birlerine bağlanarak DNA’da bozulmaya neden olurlar. DNA hasarının deri kanserine yol açtığı bilinmektedir. Ancak deri yaşlanmasında da rol oynayan genler henüz belirlenmediği için DNA hasarının deri yaşlanmasındaki tam rolü bilinmemektedir.

Bu değişiklikleri azaltmak için insan vücudu oksidatif stres ile başa çıkabilecek doğal antioksidan enzimlerin ve enzimatik olmayan antioksidanların kullanıldığı bir mekanizma ile donatılmıştır.


Bununla birlikte güneş ışığı ve diğer serbest radikal oluşturan etkenler (örneğin sigara, hava kirliliği) bu sistemi altüst edebilir, doğal koruyuculuğun yetersiz kalması oksidatif hasar ile sonuçlanır.


• Hiyaluronik asit, interlökin IL-1 aktivitesi yoluyla kollajeni yıkımdan koruyabilir.

• Tokoferol (E vitamin) ve askorbik asit (C vitamin) gibi antioksidanlar, yaşlanmayı arttıran serbest radikal hasarı ve glikasyondan kollajen ve elastini korur. Yaz aylarında güneşten özellikle sakınılması gereken saatler sabah 11 -15 arasıdır. Bu saatler UV ışınlarının en yoğun olduğu dilimdir.



GÜNEŞ KREMLERI:

Güneş kremleri, cildi güneşin ultraviyole ışınlarına karşı koruyan ürünlerdir. Güneş kremleri içeriklerinde bulunan SPF- güneş koruma faktörü nedeni ile güneş yanığını önlemeye, erken cilt yaşlanması ve cilt kanseri gibi güneşin zararlı etkilerini azaltmaya yardımcı olurlar.

Güneş kremlerinin işlevi, güneş ışınlarını emme, yansıtma veya dağıtma yeteneğine dayanır. Bir güneş kreminin Güneş koruma faktörü (SPF), güneş kremi ile korunan ciltte güneş yanığı oluşturmak için gereken süre ile korun-masız cilt üzerinde güneş yanığına neden olmak için gereken süre karşılaştırılarak hesap-lanır. Güneş kremle rinin etkinliği, UV kaynaklı güneş yanıklarına karşı koruma yeteneğine ve fotokarsinogenite önleyici faaliyetlerine bağlıdır. Güneş koruyu-cuları, UV hasarını minimize ederek ve serbest radikallerin ve enflamasyonun oluşumunu bloke ederek veya azaltarak yaşlanmayı önlerler. Güneş kremlerinin üzerinde ne kadar koruma sağladıklarını gösteren sayısal bir değer vardır. Bu sayı güneş kreminin UVB ışınlara karşı koruyuculuk özelliğini belirtir. Güneş koruma faktörü SPF 30 olan bir güneş kremi UVB ışınların yaklaşık %97’sinin, SPF 50 olan bir güneş kremi ise UVB ışınların %98’inin cilde ulaşmasını engeller. Normalde güneşte 10 dakika kaldıktan sonra kızarmaya başlıyorsanız, SPF15 değerinde bir güneş kremi bu süreyi 15 kat uzatır ve 150 dakika boyunca (10x15=150) kızarmadan kalınabilir. Bir güneş koruyucu ürünün SPF değeri ne kadar yüksekse güneş koruyucu özelliği o kadar yüksektir görüşü UVA koruması göz önüne alındığında oldukça yanıltıcıdır, çünkü bu değer sadece UVB koruması değerini göstermek-tedir.


SPF’li korumalar, UV ışınlarını parçalayıp, kimyasal reaksiyon oluşturarak koruma sağlarlar. Aslında yüksek SPF’ler, güneşin zararlarına karşı daha fazla koruma sağlamazlar, yalnızca güneş yanığını engelleyebilirler. Ayrıca yüksek SPF kullananlar, çok uzun süre güneşten etkilenmeden kalabileceklerini düşüne-bilirler. Bu durum cilt sağlığı açışından tehlikelidir. Güneşe uzun süre maruz kalınca, SPF koruması kimyasalları parçalama yeteneğini kaybettiği için tekrar uygulama gerektirir. Güneş koruyucuları; Fiziksel ve kimyasal etkililer olmak üzere iki grupta sınıflandırılır.


Fiziksel Etkili Güneş Koruyucular:

Titanyum Dioksit ve Çinko gibi bileşenler kullanılarak yapılan UV mineral filtreli güneş koruyucular hem UVA hem de UVB ışınlarını yansıtarak çalışırlar. Mine-raller cilt için zararlı ışınların cilde girmesini engelleyen bir bariyer oluşturarak bir kalkan görevi görürler.

Tahriş edici ve allerjik olmamaları nedeniyle güvenilirdirler. İçeriklerindeki büyük partiküller nedeniyle gözle görülür beyaz tabaka oluşturup maske hissi verirler. Komedon oluşumuna sebep olmaları ve giysilerde leke oluşturma gibi kozmetik sebepler kullanımlarını kısıtlamaktadır.


Kimyasal Etkili Güneş Koruyucular:

Deri üzerinde koruyucu tabaka oluşturarak, UV ışınları deriye geçmeden emerler. UVA’yı ya da UVB’yi absorbe ederek deriden penetrasyonunu azaltırlar. Geniş yüzey alanlarına tekrarlanan uygulanmaları deriden kimyasal maddelerin emilimi açısından potansiyel risk taşıyabilir; allerjik, toksik reaksiyonlara elverişli zemin hazırlayabilir. Bu nedenle deriden emilimlerini sınırlayan yeni formülasyonlar geliştirilmektedir. Kimyasal etkili güneş koruyucular çocuk ve bebeklerde önerilmemektedirler.


Yeni araştırmalar, güneş koruyucuların içeriğindeki bazı bileşenlerin ciltten emilerek potansiyel tehlikelere neden olabileceğini göstermektedir.

Her ne kadar güneş koruyucularda kullanılan avobenzone, oxybenzone, octocrylene ve ecamsule gibi kimyevi maddelerin saatlerce kanda/ vücutta kalabildiğini bilmemize rağmen, son güvenilir araştırmalarda uzun süreli kullanımlarda sağlık sorunları riskleri konusunda belirsizlik görülmektedir. Dermatologlar bu kimyasalların vücuttaki etkileri ile ilgili geniş kapsamlı bilgiler elde edilinceye kadar UV ışınlarının zararlı etkilerinden korunma amacı ile güneş koruyucuların kullanılmasını cilt sağlığı açısından tavsiye etmektedirler.

Birçok dermatolog ise kimyasal koruyucu içermeyen daha güvenli mineral filtreli güneş koruyucu alternatiflerini önermektedirler. Her 5 kişiden 1’inin yaşamı boyunca cilt kanseri geliştirme riski taşıdığı ABD’de yapılan araştırmalarda; cilt kanserinden korunma için güneş ışınlarından korunma ve güneş koruyucuları kullanma tavsiye edilmektedir.


Araştırmalar; tüm güneş koruyucuların cildimiz tarafından bir dereceye kadar emildiğini göstermektedir. Ama kalın ve beyaz veya opak görünebilen fiziksel engelleyicilerin cilt tarafından emilmesi daha az olasıdır. Kimyasal güneş koruyucularda cilde daha kolay yayılmalarını sağlayan bir katkı maddesi bulunur. Losyon formülasyonundaki veya aerosol spreylerdeki alkoller, özellikle sıcak, terli veya tahriş olmuş cilde uygulandığında cilde nüfuzu arttırabilmektedirler.


DOĞAL GÜNEŞ KORUYUCULAR:

Doğal güneş koruyucular, güvenlikleri, cilt üzerinde çoklu biyolojik etkileri nedenleri ile son yıllarda ilgi odağı haline gelmişlerdir. Bitki içeriğinde bulunan aktif maddeler, UV absorpsiyon spektrumu, oksidatif stres ve hücre koruyucu etkileri nedenleri ile kimyasal güneş kremlerine tercih edilmektedirler.

Doğal içerikli yağlar kendi bileşimlerinde bulunan maddeler ile UV koruması sağlarken, cildi nemlendirme, destekleme, koruma özellikleri ile de ön plana çıkmaktadırlar.


ALOE VERA- Aloe barbadensis

Kaktüs benzeri çok yıllık bir bitkidir. Kuzey Afrika ile Arap yarımadasına özgüdür. Dünyada en çok kullanılan bitki türüdür. Aloe vera jelinin kaynağı Aloe vera yapraklarıdır. Aloe vera jeli, nemlendirici ve canlandırıcı etkisi nedeniyle kozmetik ve banyo malzemelerinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Güçlü anti-enflamatuvar ve antimikrobiyal etkilere sahip aloe, radyasyon yaraları, ülserler, yanıklar, egzema ve psöriyazis tedavisinde kullanılmaktadır. Aloe vera hem UVA hem de UVB ışınlarını bloke eder ve cildin doğal nem dengesini korur. Aloe vera içeriğindeki bradikinaz enzimi ile güneş yanığı oluşumunu durdurur ve bağışıklık sistemini uyarır. İçeriğinde bulunan asemannan fibroblast ve kollojen sentezini uyarır.


NAR ÇEKIRDEĞI YAĞI- Punica granatum

İçeriğinde %65-75 oranında punnisik asit ve antioksidan polifenoller bulun- maktadır. Ciltte kollojen ve elastin yıkımını, keratinositlerin yığılımını önler.

Skar, antiaging, yaşlılık izleri, deri kalınlaşmasında etkilidir. Cildi UV-B hasarından korur ve leke açıcı özelliği vardır. Cilt nem dengesini sağlar ve kırışıklıkların azalmasında rol oynar. Nar çekirdeği yağının aynı zamanda UVB nedenli DNA hasarını baskıladığı bilinmektedir.


YEŞIL ÇAY –Camellia sinensis

İnsanlar tarafından ilk kullanımının 4000 yıl öncesine dayandığı düşünül-mektedir. Son 15 yılda antioksidan ve antikarsinojenik özelliklerinin olması nedeni ile dikkat çekici hale gelmiştir. Yeşil çay, içeriğindeki polifenoller ile serbest radikalleri nötralize eder. Yeşil çay cildi UV ışınlarından korur. Yapılan çalışmalar; cildi UV ışığının zararlı etkilerine karşı koruyan, potansiyel fotoprotektif ajan olduğu göstermektedir.


ÜZÜM ÇEKIRDEĞI YAĞI – Vitis vinifera

Üzüm çekirdeği tespit edilebilmiş en güçlü “antioksidan”dır. Antioksidan özelliği ile vücudumuzda kimyasal reaksiyonlar sonucu oluşan veya dışarıdan sigara, alkol veya kirli havayla alınan zararlı maddeleri (serbest radikalleri) etkisiz hale getirir. Serbest radikallerin nötralize edilmesini sağlar. Cildi daha sıkı ve elastik yapar. Yaşlılık lekelerinin tedavisinde yararlıdır. Nemlendirici, cilt yapısını dengeleyici, yaşlanmayı geciktirici, bağ dokusunu güçlendirici etki eder. Anti –UV etkilidir. Kullanılan krem veya losyona eklendiğinde SPF’nin artışını sağlar.



TATLI BADEM YAĞI – Prunus amygdalus dulcis

İçeriğindeki A, B ve E vitaminleri, flavonoid ve fenolik asit zenginliği ile UVB radyasyona karşı koruyucu etkiye sahiptir. UV ışınlarının neden olduğu yapısal hasarı önleyerek yaşlanma sürecini yavaşlatabilmektedir. Yapılan çalışmalarda güneşin neden olduğu lipid peroksidasyonunu azalttığı ve glutatyon düzeylerini arttırdığı saptanmıştır.


SHEA BUTTER - Butyrospermum Parkii

Krem şeklinde bitkisel bir katı yağ olup, vücut sıcaklığında erir, kokusuzdur. İçeriğindeki antioksidanlar, Vitamin A ve E ile hücre yenilenmesini arttırır, cildin üst yüzeyinde dolaşımın artmasını sağlar ve hücreyi korur. İçindeki cinnamic asit zararlı UV ışınlarına karşı hayati koruma sağlar.


KAKAO YAĞI- Theobroma cacao

Kakao Yağı, kakao çekirdeklerinden elde edilen eşsiz bir bitkisel yağdır. Palmitik ve stearik asitler gibi yüksek oranda doymuş yağ asidi oranı nedeniyle oda sıcaklığında katı hale gelmektedir. İçerisindeki zengin oleik , stearik , palmitik , linoleik asitler , vitamin E ve antioksidanlar sayesinde; özellikle rüzgar ve cilt yanıklarında nemini kaybeden cildi sakinleştirir. Hamilelikte vücut ve memelere sürüldüğünde çatlak oluşumunu engeller ayrıca epilasyon sonrasında yıpranan cildin onarımını hızlandırır. Bronzluğun uzun süreli kalmasına yardımcı olur.


HAVUÇ TOHUMU YAĞI - Daucus carota

İçeriğinde bulunan β-karoten ve Provitamin-A, ile güçlü antioksidanlarla, doğal güneş koruyucu etkiye sahiptir.

β-karoten sayesinde bronzluğun daha uzun süre kalmasını sağlar. Yoğun antioksidanlar sayesinde cildin elastikiyetini arttırır, kırışıklık oluşumunu engeller. Cildin daha genç kalmasına yardımcı olur.


UV hasarından korunmak için aşağıdaki önerilere dikkat edilmelidir:

Güneş ışınlarının en şiddetli olduğu öğlen (11.00 ile 15.00) saatleri arasında güneşe çıkmamaya özen gösterilmelidir. Gölgede oturulmalıdır. Şemsiye, şapka tercih edilmeli ve açık renk-koruyucu giysiler ve gözlükler kullanılmalıdır. Her gün en az 15 koruma faktörlü güneş koruyucu kullanılmalıdır. Güneş koruyucular, kişinin yaşına, cilt tipine, mevcut hastalıkları kullandığı tedavilere ve mesleki özelliklerine göre seçilmelidir. Tedavi amacı ile doktor tarafından verilen bazı ilaçlar (antibiyotikler, doğum kontrol hapları, isotretinoin vs.) ve hatta kozmetik ürünlerin bazıları da derinin güneş ışınlarına karşı duyarlılığını arttırmaktadır. Bu durumlarda da kişi doktorun veya eczacının önerileri doğrultusunda güneşten korunmalıdır.


Güneş koruyucular, güneşe çıkmadan 15-30 dakika önce tüm güneş gören bölgelere yeterli (2mg/ cm2) ve eşit miktarda sürülmelidir. Güneş koruyucular 2-3 saatte bir ya da aşırı yüzme ve terleme sonrası yenilenmelidir

İnsanlar arasındaki uzun süreli güneş banyolarına ve solaryumlara olan ilgi ortadan kaldırılmalı, eğitim arttırılmalıdır.

UV’nin zararlı etkilerinden sorumlu serbest radikallere karşı koruyucu antioksidanlar kullanılmalıdır. (Vitamin A, vitamin C, vitamin E, betaka- roten, koenzim Q10, nikotinamid, yeşil çay, üzüm çekirdeği ekstresi, lipoik asit, melatonin, gingko biloba , limon ve lavanta , gingko biloba , limon ve lavanta yağı vb.)

Güzel ve sorunsuz bir yaz diliyorum...


Kaynaklar:

1. Mishra AK, Chattopadhyay P; HerbalCosmeceuticals for Photoprotection from Ultraviolet B Radiation: A Review.Tropical Journal of Pharmaceutical Resear- ch, 2011; 10 (3): 351-360.

1. Nabiha Y, Cynthia I, Katiyar S, Craig A; Photo protec- tive effects of green tea polyphenols. Photodermato- logy, Photoimmunology & Photomedicine, 2007; 23(1): 48-56.

2. Kumler WD, Daniels TC; Sunscreen compounds. Journal of the American Pharmaceutical Associati- on, 1948; 37(11): 474–476.

3. Vogler BK, Ernst E; Aloe vera: A systematic review of its clinical effectiveness. British Journal of General Practice, 1999; 49(447): 823828.

4. West DP, Zhu YF; Evaluation of Aloe vera gel gloves in the treatment of dry skin associatedwith occupatio- nal exposure. American Journal of infection control, 2003; 31(1): 40–42.


Uzm. Ecz. Sevil Ağalar Altınel

bottom of page