Aromaterapi; bitki özlerinden damıtma ve sıkma ile elde edilen uçucu yağların bazen sadece uçucu yağlar olarak bazen ise yine bitkilerin tohumlarından soğuk sıkım veya yapraktan, çiçekten maserasyon yöntemi ile elde edilen sabit yağlar ile karıştırılması ile oluşturulan çok özel karışımlardan faydalanılarak yapılan terapilere denir.
Aromaterapi; bitki özlerinden damıtma ve sıkma ile elde edilen uçucu yağların bazen sadece uçucu yağlar olarak bazen ise yine bitkilerin tohumlarından soğuk sıkım veya yapraktan, çiçekten maserasyon yöntemi ile elde edilen sabit yağlar ile karıştırılması ile oluşturulan çok özel karışımlardan faydalanılarak yapılan terapi-lere denir. Bir nevi koku ile terapi diyebiliriz. Çünkü uçucu yağlar çok yoğun kokulu bitki özleridir. Aromaterapide kullandığımız uçucu yağları farklı yöntemlerle vücuda uygularız. İnhalasyon, topikal, banyo, kompres, oral... Fakat hangi yöntemle uygularsak uygulayalım illaki bu kokulu yağlardan yayılan koku moleküllerini koklarız. Bu sebeple bu terapi türlerinin tamamına aromaterapi denilmektedir. Yani koku ile terapi. Diğer ismi olfaktör terapi. Mekanizma ise; olfaktör (koku) soğancığa bağlı koku reseptörleri tarafından algılanan doğru ve pozitif etkili koku moleküllerinin beynimizin duygu durum merkezi olan Limbik Sistem’de yaptığı olumlu etkilerdir.
Koku soğancığı burnumuzun en iç ve üst noktasında limbik sistem denen merkezimizin hemen önünde konumlanmıştır. (Şekil 1)
Şekilde görüldüğü gibi koku sinirleri ve reseptörleri koku moleküllerini alır ve beyne iletir. Kokulu mumlarımızı yaktığımızda ya da koku dağıtıcılarımızı açtığı-mızda, aromatik moleküller havadan solunurlar. Bu moleküller burnumuzun tepesinde, koku hücreleri adı verilen sinir hücreleri ile temas ettikleri yere giderler. Belirli reseptörlerin sadece belirli bir aromayı tanıyan çok küçük tüyleri vardır. Buna kilit ve anahtar işlemi denir, çünkü yalnızca bir tüy bir kokuyu tanır. Bu süreç sinir uyarılarının beynin içgüdü, hayatta kalma ve duygular ile en çok ilgilenen kısmına iletilmesine neden olur. Buna limbik sistem denir. Her aroma çok farklı olduğu için, her bir koku limbik sistemle kendine has bir şekilde iletişim kurar. Bu, bazı kokuların bizi enerjik hissettirmesinin ve diğerlerinin de rahat hissettirmesinin altında yatan nedendir.
Koku reseptörlerinin diğer duyu reseptörlerinden çok önemli bir farkı vardır, koku reseptörleri kendileri de birer nörondur. Bu sebeptendir ki koklama işlemi gerçekleşir gerçekleşmez kokladığımız koku moleküllerinin bize hatırlattıkları hislere yönelik aksiyon alırız. Bazı kokularda bir anıyı hatırlar mutlu olur veya hüzünleniriz. Bazı kokular bizde alışveriş yapma arzusu uyandırır tam da bu sebeptendir ki kurumsal firmalar bu hissi uyandıran ve kendilerini hatırlatan kokular kullanırlar, bu kokuları koklayınca kişiler daha uzun süre o mekanda kalır ve alışveriş yapar. Mesela bebek malzemeleri satan firmalar bebek kokusu veya pudra kokusu kullanırlar. Anne adayı veya anne bu kokuyu duyunca daha çok satın alma isteği duyar.
Kokladığımız moleküle karşı duygusal tepkiler oluşur. Mesela yeni fırından çıkmış ekmek kokusu limbik sisteme iletildiğinde acıkma hissi uyandırır. Açlığımızı hatırlarız veya aç değilsek bile yemek yeme arzumuz harekete geçer. Peki bu esnada ne olmuş olabilir?
Taze ekmek kokusundaki koku molekülleri burnumuzdaki olfaktör reseptörler tarafından algılandı ve tanındı. Bize yeme eylemini hatırlattı ve biz de bu eylemi gerçekleştirme arzusu oluştu. Bizler kokuları anne karnında öğrenmeye başlarız. İlk öğrendiğimiz koku plasenta kokusudur. Bu kokuyu limbik sistemde bulunan amigdala yani ilkel beynimiz öğrenir ve yedekler. Doğduğumuzda anne göğ-sünden salgılanan ilk sütün kokusu da aynıdır. Anne karnında öğrendiğimiz kokuyu duyar duymaz birkaç dakikalık hayatımızın ilk duygusal tepkisini veririz. Tanıdığımız kokuyu arama ve bulmaya çalışmadır bu duygusal tepki. Bebek doğar doğmaz annenin göğsünden salgılanan kollostrumun kokusunu tanır ve ona doğru yönelir. Hepimiz doğanın bu mucizevi olayına anne kokusu deriz ve o koku bebek ile anne arasındaki en güçlü kimyasal bağdır. Belki kokuların duygularımıza olan etkisini de en iyi bu örnek anlatabilir. Hatta öyle ki bir çalışmada iki farklı süt arasından bebekler kendi annelerinden sağılan sütün kokusunu tanımış ve ona yönelmişlerdir.
Cildimiz için ve solunum yolları şikayetlerinde Aromaterapi karışımlarından topikal olarak faydalanırken burada uçucu moleküllerin farmakolojik etkinliklerinden faydalanırız. Bu etkiler; özellikle antienflamatuar ve antispazmodik, antioksidan etkilerdir ve çalışma prensipleri de literatürde net açıklanmaktadır. Bitki sekonder metabolitlerinden terpenoidleri içerir ki bu terpenler bitkiye o güzel ve özel kokuyu veren aktif bileşenlerdir ve farmakolojik etkinlikleri çok nettir. Diğer bitki sekonder metabolitleri olan alkaloidler, kumarinler, flavanoidlerden farkları da kokulu olmaları ve diğerleri gibi farmakolojik etki göstermelerinin yanında yukarıda anlattığımız koku reseptörleri ve koku mekanizmasının duygulara olan direkt bağlantısı sonucu olumlu psikolojik etkiler de oluşturdukları için hem farmakolojik hem psikolojik iyileşmeler yarattıkları için holistic yani bütüncül terapilerin başında gelmeye başlamıştır. Çünkü strese, özellikle kronik strese bağlı enflamasyon şikayetlerinde öncelikle HPA ekseni hormonlarını dengeleyerek kortizol seviyelerini azaltabilirler ve bunun yanı sıra da korku-kaygı-endişe ve hatta travmalara bağlı psikolojik sorunların çözümüne destek olurlar ve vücut frekanslarını yükselterek olumlu düşüncelerle yüklenebilen ve pozitif enerjiler yayan kişilere dönüşebilmemize yardımcı olurlar ki bu olgular insanın hayatı boyu aradığı yaşam amacına da pozitif katkılar sağlar.
Sonuç itibarı ile olmak istediğimiz tek şey, iyi insan olmak olduğu için aradığımız iyiliği kendi frekansımızda bulmamızı kolaylaştıran spiritüel bir terapidir de Aromaterapi. Aslında gerçekten iyilik bize çok yakın, sadece sempatik sinir sisteminin azizliği sonucu, kızan, nefret eden, öfkelenen bireyler oluyoruz halbuki parasempatik sistemi daha çok kullanabilsek rahat, huzurlu, dingin bireyler olacağız. İşte uçucu yağların da direkt etkileri parasempatik sinirlerden Vagus sinirini harekete geçirmek olduğu için hepimizin de ihtiyacı olan bir terapidir...
Koku reseptörlerinin diğer duyu reseptörlerinden çok önemli bir farkı vardır, koku reseptörleri kendileri de birer nörondur. Bu sebeptendir ki koklama işlemi gerçekleşir gerçekleşmez kokladığımız koku moleküllerinin bize hatırlattıkları hislere yönelik aksiyon alırız.
UZMAN ECZACI HÜLYA KAYHAN
Comments