Hiç düşündünüz mü fındıklı bir lokum yediğinizde nasıl oluyor da lokumu yumuşak ısıran dişleriniz, sıra fındığa geldiğinde bir anda çok daha sert ısırması gerektiğine karar verebiliyor?
Nedeni diş köklerimizin etrafında özelleşmiş olan hücreler. Bu hücreler yediğimiz her şeyin derecesine göre beynimize ne kadar kuvvet uygulayacağına dair sinyaller gönderiyor. Aynı zamanda da yemeklerden keyif almamızı sağlıyorlar. Etrafınızda duyarsınız özellikle yaş almış ve birçok dişini kaybetmiş insanlar ‘bu şeftalinin eski tadı yok’ derler. Aslında aynı bahçenin aynı meyvesidir. Ancak diş kaybı, tat kaybını da beraberinde getirdiği için eskiden aldıkları hazzı alamazlar. Bu nedenle doğal diş sayısı azalan insanların, yemeklerden keyif alma duygusu da azalır.Kısacası doğal dişlerin korunması yemek yememiz, yediğimizden tat alabilmemiz, konuşmamız ve estetiğimiz açısından çok önemlidir. Ancak bunlara ek olarak vurgulamak isterim ki; özellikle ileriki yaşlarda doğal dişlere sahip olmak yaşam kalitemizi de arttır.
Günümüzde üzerinde çokça çalışma yapılan koruyucu tıp yaklaşımı da, sağlığın her alanında öncelikle “hasta olmamayı” hedefler. Örneğin diş hekimliğinde hiçbir dişin çürümemesi ve hayat boyu kaybedilmemesi öncelikli hedeftir. Bu hedefe ulaşmak için özellikle ilk okul öncesi çocuklarda fırçalama ve düzenli diş hekimine gitme alışkanlığını kazandırmak gerekir. Hatta çocuk diş hekimliğinde uygulanan koruyucu tedaviler ile de bu yaklaşım desteklenir.
Bana diş hekimliği ile ilgili bilgi aktarımı için bir fırsat verildiğinde ilk aklıma gelen koruyucu hekimlik oluyor. Çünkü biliyorum ki dişler vücutta kendini tedavi edemeyen tek organdır ve çürük oluştuğunda dişlerin kendiliğinden iyileşmesi mümkün değildir. Ayrıca belirtmek isterim ki Dünya Sağlık Örgütü diş çürüklerine, bulaşıcı olmaları nedeniyle enfeksiyon hastalıkları arasında yer vermektedir. Ağızın içerinde her hangi bir dişte tedavi edilmemiş bir çürük varsa bu durum hızla diğer dişlere de yayılacaktır. Üstelik çürükler ilerlediğinde vücutta böbrek, kalp gibi birçok hayati organında olumsuz yönde etkilenmesine sebep olacaktır.
Son olarak, dişeti hastalıklarının da en az diş çürükleri kadar vücut sistemimize zarar verdiğini belirtmem gerekir. Hatta ilerlemiş bir dişeti hastalığı hamilelerde erken doğuma dahi yol açabilir. Ayrıca diş eti hastalıkları diş kaybına neden olan en büyük etkendir. Sağlıklı bir ağız sağlıklı dişeti ile mümkündür.
Kardeşim Ecz. Tuğçe Tatar Halaçoğlu sayesinde tanıştığım siz Etkin Eczacılar Derneği Ailesine bana bu yazıyı yazma fırsatı verdiği için çok teşekkür ederim.
Uzm. Dt. Ece Tatal Sidal
Comments