top of page

ECZACI ve ÜNLÜ PİYANİSTİMİZ MEHRU ENSARİ ile RÖPORTAJ

Mehru Hanım eğitim hayatınızı anlatır mısınız? Eczacılık okumaya nasıl karar verdiniz, sonrasında hayat sizi nasıl müzik dünyasının içine aldı?


Eğitim hayatımı kısaca anlatmam gerekirse ilkokula Kültür Koleji’nde başladım. Liseyi Erenköy Kız Lisesi’nde tamamlayarak İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ne girdim. İlkokul üçüncü A sınıftayken İstanbul Belediye Konservatuarı’nın yetenek sınavına girdim. Annem, babamdan gizlice beni bu sınava yazdırmıştı çünkü babam kız- larının ya doktor ya da eczacı olmasını istiyordu. Sınav sonucunu öğrenmeden önce annem babama benim bu sınava girdiğimi ama kazanmamın çok zor olduğunu söyleyerek sonucu öğrenmesi için babamdan ricada bulundu. Babam da konservatuarda 100 kişi içinden on kişinin bu sınavı kazandığını öğrenince gurur duyarak benim kızım alkış için doğmuş dediğini ve ömrümün sonuna kadar da desteklediğini mutlulukla hatırlarım. Kısaca sekiz yaşında Prof. Ova Sünder, Verda Ün ve Prof. Meral Yapalı gibi değerli piyanistlerle çalışarak konservatuarın yüksek kısmından mezun oldum. Aldığım bursla Salzburg’daki Mozarteum Müzik Akademisi’ne giderek burada da değerli hocalarla çalışarak kendimi geliştirme şansını yakaladım. Yüksek lisansımı Marmara Üniversitesi’nde sanatta yeterlilik derecesine İTÜ Sosyal Bilimler Üniversitesi’nde tamamladım. Piyanoya başladığım andan itibaren hayatımın onunla devam edeceğini biliyordum. Babam ben küçükken doktor ya da eczacı olmamı istemişti fakat ben konservatuara gittikten sonra asla böyle bir şey zikretmemişti. Belki de bir kader beni eczacılığa yönlendirdi.


Aslında birçok eczacı ve doktor sanatla uğraşan meslektaşımız var, sizdeyse önce sanat ağır basmış bu kararı nasıl aldınız?


Eczacılık Fakültesi’nde okurken bir dönem kayıt dondurup konservatuvar mezuniyetine hazırlandım. Hafta sonu demeden, tatil demeden, gün- de 5-6 saat çalışarak başarılı bir sınav verdim. Küçük yaştan itibaren çok programlı ve çok disiplinli çalışarak her iki okulu da bir arada devam ettirdim ama doğruyu söylemek gerekirse piyanoya verdiğim emek o kadar fazlaydı ki zaten gerçek işimin bu olacağı kaçınılmazdı. Tabii ki değerli hocalarımın benim için güzel görüşleri beni bu konuda daha da cesaretlendirmişti. Emek verdikçe de daha çok sevdim sevdikçe de daha çok emek verdim.


Mehru Ensari Hanım şimdi neler yapıyorsunuz? Ben sizin üniversitede öğretim görevlisi olduğunuzu biliyorum, biraz da o görevinizden bahseder misiniz?

Eczacılık Fakültesi’ni ve konservatuvarı bitirdikten sonra İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuvarı’nda (1984) görevime başladım. Çok değerli keman sanatçısı Prof. Cihat Aşkın ve Hakan Şensoy gibi müzisyenlerle yurt içi ve yurt dışında sayısız konserler verdim. Bu arada dört tane CD yaptık ki bunlar;

Minyatürler 1 Minyatürler 2 Ege’nin Türküsü Hasan Ferit Alnar’ın CD’leri. Aynı zamanda konservatuvarda yoğun olarak piyona dersi vermekteyim. En çok sevdiğim işim de galiba eğitimcilik.



En çok hangi konserinizde duygusal anlar yaşadınız, hangi sanatçılarla birlikte çaldınız?


Piyanist olarak tek resitallerimin yanı sıra ve daha çok olarak oda müziği konserleri verdim çok değerli müzisyenlerle yurtiçi yurtdışında sayamadığım kadar çok konserler yaptık. Türkiye’nin en önemli keman sanatçılarından Cihat Aşkın ve Hakan Şensoy en uzun birlikte çalıştığım sanatçılardandır. Ayrıca değerli bariton sanatçısı Tevfik Rodos, sevdiğim arkadaşım soprano Ruhsar Öcal, Bilkent Gitar Üçlüsü genç kemancı ve şeflerimizden Hasan Niyazi Tura, çello sanatçısı Münif Akalın’la da birçok konser yaptık.


Ben tüm ailenizin sanatla ilgilendiğini biliyorum. Biraz da eşiniz ve kızınızdan da bahseder misiniz?

En eski bildiğim kadarıyla anneannemin annesi annemi keman çalarak uyuturmuş. Ama ben kendisini tanıyamadım maalesef. Bana aktarılan bir anıyı anlatmadan geçemeyeceğim. Anneannemin annesi ve babası Süreyya Sinemasında film izlemeye giderler o zamanlar sinemalarda Siyah-beyaz filmler oynatılırmış ve filmin oynatılması için bir piyanistin canlı olarak çalması gerekiyormuş fakat o gün piyanist hastalandığı için gelememiş. Ve sinema sahibi sahneye çıkıp seyircilerden özür dileyerek filmin gösterilemeyeceğini söylemiş. İşte tam o sırada anneannemin annesi hanımefendi; seyircinize bu filmi izletmeyi sağlayabilirim diyerek piyanonun başına geçmiş ve filmin sonuna kadar piyanoyu çalarak geceyi muhteşem bir şekilde sonlandırmış. Ertesi gün gümüş bir çay takımı hediye olarak kendisine gönderilmiş. Bu anektod beni çok etkilemişti. Yıllar sonra ben de kızım da aynı sahnede defalarca konserler verdik. Kaç nesil farklı zamanlarda aynı sahnede ne hoş değil mi? Gelelim anneme; annem de küçükken uzun yıllar piyano dersi, teyzem de keman dersleri almış. Annem bize hep şarkılar çalardı ve ilk piyano derslerimi annemden almışımdır. Aynı ilk piyano derslerini kızımın benden aldığı gibi. Kızım da benim gibi iki okulu bir arada devam ettirdi. Hem konservatuarı hem de Alman Lisesi’ni aynı anda bitirerek burslu bir şekilde Almanya’ya gitti. Orada Köln Musık Hochschule’den mezun oldu. Halen piyanist olarak Almanya’da yaşamakta. Bu arada damadım da Almanya’nın ve dünyanın en iyi piyanistleri arasında gösterilen Herbert Schuch... Eşim Şadi Ensari tekstil işinin yanında İstanbul gitar üçlüsünün kurucularındandır. Kendisi ile, İstiklal Marşı’mızın bestecisi Zeki Üngör’ün oğlu, değerli besteci Ekrem Zeki Üngör’ün evinde tanışmıştık.


Son olarak neler söylemek istersiniz?

Öncelikle şunu söylemek isterim; Müzik benim ne kadar vazgeçilmezim olsa da iyi ki İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde okumuşum. Çok değerli hocalarla tanıştım ve hala çok yakın görüştüğüm can dostlarım oldu. Değişik şehirlerde verdiğim her konserde mutlaka eczacı bir arkadaşım beni desteklemeye gelmişti. Eczacı olduğum için Mustafa Nevzat İlaç Sanayi, Türkiye’nin birçok şehrinde eczacı piyanist olarak benimle konser vermek üzere turne yapmıştır. Çok sevgili Afife Mat ve Esin Gürsu ho- calarımızın ricasıyla Eczacılık gününde Ruhsar Öcal ile yaptığımız konser de güzel anılarımın içindedir. Bu özel ve güzel derginizde bana ayırdığınız röportaj için sonsuz teşekkürlerimle...


Ecz. Nursen Musluoğlu


bottom of page