top of page

31 EKİM CADILAR BAYRAMI HALLOWEEN KUTLU OLSUN

Bu konuya girmeden önce; “Cadı” kavramının bizim için ne ifade ettiğine de bir göz atmakta yarar var düşüncesindeyim. Kültürümüzde cadıyı; hiperaktivitesi yüksek, sevimli kız çocuklarından bahsederken kullanırız mesela. Hepimizin bildiği üzere; üvey annesinin yedirdiği elmadan zehirlenen Pamuk Prenses gelir aklımıza. “Öpeyim de geçsin” kıvamında bir çözümü olduğu için, o da pek korkutucu gel-mezdi bize. Veya televizyon yayınlarının başladığı ilk yıllarda bir durum komedisi olan “Bewitched”de burnunu oynatarak sihirler yapan, Samanta’yı, Tatlı Cadı olarak büyük bir keyifle izlerken de korkmak hiç aklımıza gelmedi. Hatta Eurovision’a ilk katılan şarkıcımız Semiha Yankı bu sevimli diziden etkilenip “Tatlı Cadı”ya şarkı bile yapmıştı. Kısacası bizde masalımsı bir etkisi olan cadı kavramı, en fazla; birbirini sevmeyen gelin kaynanaların birbirine taktıkları lâkap olarak düşünülebilir belki.


Korku sevenler için üretilmiş ve Ekim 2022’de final yapacak olan Cadılar Bayramı/ Halloween film serisi için bir yazı hazırlamak için yola çıkmıştım. Lakin araştırmam esnasında fark ettim ki Avrupalıların cadı kültürü, kurgu korku filmlerinden çok daha ürkütücü!


15 ile 18.yüzyıllar arasında Avrupa’da yaklaşık 60.000 civarında kişi cadılık ve büyü-cülük suçlamasıyla korkunç işkencelerden geçirildikten sonra meydanlarda yakı-larak infaz edilmiştir. Bu dönemde infaz edilenlerin yüzde 80’den fazlası da kadın-lardır. Bugün dünyada en medeni ülke olarak kabul edilen İsviçre ise yaktığı 10.000 civarında insanla rekoru elinde bulunduruyor. Tarihçiler yakılan kadınların sayılarının aslında çok daha fazla olduğunu, kayda geçmeyen infazların oldukça yüksek olduğunu söylüyorlar. Kötü geçen hasat zamanı, aniden yağan dolu, fırtına, ölen inekler, yaralanan atlar, hastalıklar hep cadıların suçudur ve her şeyin yolunda gitmesi için yakılması gerekir. Cadılar, ya genç ve çok güzeldir ya da tam tersi yaşlı veya çirkin olmak da cadılık belirtisidir, dik başlı olmak, şifalı bitkilerden ilaç hazırlamak, tuhaf görünmek, asi olmak, kocasından ayrılmak istemek veya ayrılmak, ebelik yapmak, yani herhangi bir şekilde göze çarpmak cadılığın ve şeytanla işbirliği yapmanın belirtisidir. Cadı damgasını yiyenin ise yakılmaktan kurtulması neredeyse imkânsızdır. Ama infaz etmeden önce illa ki cadının cadı olduğunu itiraf etmesi gerekirdi. Bunun için de özel olarak korkunç işkence aletleri geliştirilmiş, infazlar ve işkenceler bizzat devlet eliyle yapılmıştır. Korkunç acılara dayanamayan kadınların cadı olduklarını ve şeytanla işbirliği yaptıklarını söyle-mekten başka çareleri yoktur. Tırnaklarının sökülmesi, ellerinin kaynayan suya batırılması, bacaklarının kırılması, ellerinin ayaklarının bağlanıp köprülerden nehirlere fırlatılması yapılan işkencelerden sadece birkaç tanesidir.


“Peki, uygulanan bu zulüm nasıl olmuş da bayrama dönüşmüş?” gibi bir soruya; hem cevap olması, hem de bu bayramı sadece kostüm ve maske partisi zanneden nice genç dimağlar için bir açıklamanın yapılması gerekir düşüncesindeyim!

Bu iki konunun; içeriğinde geçen “Cadı” sözcüğünden başka ortak bir tarafı yok aslında!


Cadılar Bayramı’nın kökeni antik Britanya’da pagan Keltlerin kutladığı Samhain Festivali’dir. Keltler 1 Kasım’ı yazın bitişi, kışın başlangıcı kabul ediyorlardı. Samhain kelimesinin kökeni Eski İrlandaca sam (yaz) ve fuin (son) sözcüklerine dayanır. Bu tarihte sürüler yaylalardan dönüyor, toprak ağaları ile çiftçiler arasındaki arazi kira sözleşmeleri yenileniyordu. Yaz sonu Keltler’de aynı zamanda evliliklerin gerçek-leştiği, ölülerin kutsandığı ilahî bir dönemdi. Bugünde, ölülerin ruhlarının geç-mişte yaşadıkları evleri ziyaret ettiğine inanılıyordu. Tepelerin üzerinde, evlerdeki ocakları tutuşturmak ve aynı zamanda kötü ruhları uzak tutmak için büyük ateşler yakılıyordu. İnsanlar, ortalıkta dolaştığına inandıkları bu kötü ruhlara tanınmamak için maskeler takıyor, kostümler giyiyorlardı. Kötü ruhlar evlerine uğramasın diye geceleri kapılarının önüne bal kabağından yapılmış fenerler koyuyorlardı. Bu gele-nekler nedeniyle Samhain festivali zamanla cadılar, goblinler, periler ve iblislerle özdeşleşti. Romalılar 1. yüzyılda Kelt topraklarını fethettiklerinde, kendi ölüm festivalleri Feralia ve hasat festivalleri Pomona’yı Samhain ile birleştirdiler.

7. yüzyılda Papa IV. Boniface 13 Mayıs’ta kutlanan Azizler Günü’nü muhtemelen pagan festivalinin yerini alması için 1 Kasım’a taşıdı. Azizler Günü’nün arifesi (31 Ekim) kutsal kabul edildi ve Batılı dillerdeki Halloween adı buradan geldi. Orta Çağ’ın sonlarında seküler kutlamalar ile Hristiyan bayramı kaynaştı. Avrupa’daki Reform hareketleri esnasında, özellikle Protestan Hristiyanlar arasında, Cadılar Bayramı kutlamaları neredeyse son buldu; Britanya’da ise seküler bir bayram olarak kutlanmaya devam etti. Amerika’ya yerleşen ilk kolonilerde -pek çok bayram gibi- Cadılar Bayramı da yasaklandı. Bununla birlikte 1800’lü yıllarda, Cadılar Bayramı’ndan öğeler taşıyan bir hasat bayramı kutlanmaya başlandı.

Gelelim esas konumuza!. Konumuzun 31 Ekim’de kutlanan Cadılar Bayramı’yla ilgisi; aynı isimle çevrilen ve neredeyse her filmin sonunda öldüğü halde bir sonraki filmde hiçbir şey olmamış gibi tekrar karşımıza çıkıp, Lacivert Kostümü, Uzay Yolu dizisinin kaptanı Kirk maskesi ve büyük ebat bıçağıyla film boyunca geleni gideni doğrayan ve artık korku sinemasının kültü haline gelen Michael Myers’tır. John Carpenter’ın 1978 yapımı orijinal filmi, Cadılar Bayramı gecesi hapishaneden kaçtıktan sonra, Haddonfield’ın hayali kasabasını mahveden ölümcül akıl hastası Michael Myers’ı izleyicilerle tanıştırmıştı ve film, gelmiş geçmiş en iyi filmler arasında gösterilmeye devam ediyor. Daha sonra devam filmleri birbirini takip etti ve sinema tarihinin en uzun soluklu film serilerinden birine dönüştü.


Küçük bütçeli bu ilk film başka ilklere de imza atıyordu:

Sokaktan başlayıp, eve girip, merdivenleri çıkıp, odanın içine kadar ki sürede kesintisiz kamera hareketi mesela!... (Sonraki yıllarda Monica Belluci’nin “Dönüş Yok” filmi, aynı kamera hareketini bir hayli aşan sahnelere sahip filmlerin başında gelir ya neyse, konumuz bu değil. Zaten artık bilgisayar teknolojisiyle de bu kesintisiz sahne hareketlerini çok rahat “mış” gibi yapabiliyorlar!. Önemli bir tür olarak kabul edilen “korku sineması”ndaki kötü kahramanların (Frankenstein, Mumya, Dracula & Vampirler, Zombi, Kurt Adam vs.) evrilerek, Halloween Michael Myers, Elm Sokağı Kâbusu Freddy Krueger, 13. Cuma serisinin kurgusal karakteri Jason Voorhees, gerçek olaylardan esinlenildiği iddiasında olan Teksas Katliamı serisinin Deri Surat’ı, Çığlık serisinin Hayalet Surat’ı ve Oyuncak bebek katil Chucky Doll’e dönüşen, “Slasher”, yani kurbanlarını kesici aletlerle öldüren anti kahraman-ların da öncüsüdür.



Serinin 11. filmi olan “Halloween Kills”, 2018’de büyük bir gişe rekoru kırdı. Dünya genelinde 255 milyon dolar ve serideki en yüksek hasılatı yapan bölüm olarak yerini sağlamlaştırdı. Bunda; Michael Myers’ın doktoru Sartain isimli karakteri oynayan Haluk Bilginer Ağabeyimizin önemli bir katkısı vardır herhalde? Diye düşünüyorum!


Halloween filmlerinin başrol, üstelik de değişmeyen tek oyuncusu Jamie Lee Curtis 44 yıl önceki ilk filmde çıtır bir kızken, 15 Ekim 2021’de vizyona giren serinin 12.si “Halloween Kills” de pamuk nineye dönüşmüş haliyle karşımıza çıktı. 14 Ekim 2022’de de 13. bölümüyle vizyona girecek olan “Halloween Ends” le seriyi bitiriyor-lar anladığımız kadarıyla. Ama Hollywood bu, sağı solu belli olmaz! Oyuncu deği-şikliği düşünülmüyorsa sonraki seriler için en azından Jamie Lee Curtis in yüz transfer görüntülerini hazır etmeleri iyi olur. Benden söylemesi!

Michael Myers karakteri ise bu konuda daha avantajlı. Maskesi olduğu için, bizim Mezdeke grubu gibi maskenin arkasındaki sürekli değişebiliyor. Bugüne kadar üçü çocukluğu olmak üzere Michael Myers’ı 12 kişi canlandırmış. “Tadında bırak-mak lâzım” deyiminin İngilizce karşılığı var mıdır? bilmiyorum ama, aynı konuda çekilen 13 filme seyircinin ilgi göstermesi de çok önemli tabi ki!

Bakalım bu sefer bizi ne kadar korkutabilecekler?



ALİ TEKİN ÇAM

bottom of page