top of page

100 ÇOCUĞUNUZ OLMASINI İSTER MİSİNİZ?


Son dönemde popülaritesi artan DNA testleri; ebeveynleriyle ya da çocuklarıyla kan bağı ilişkisinden şüphe duyan, genlerinin hangi ırklara ait olduğunu bilmek isteyen veya akrabalarını arayan çok sayıda insanın sıkça başvurduğu bir yöntem haline geldi.


Son dönemde popülaritesi artan DNA testleri; ebeveynleriyle ya da çocuklarıyla kan bağı ilişkisinden şüphe duyan, genlerinin hangi ırklara ait olduğunu bilmek isteyen veya akrabalarını arayan çok sayıda insanın sıkça başvurduğu bir yöntem haline geldi.


Tabi bu arayışlar kişiyi, her zaman mutlu bir sona götürmüyor!


Başarılı yönetmen Lucie Jourdan tarafından filme alınarak 11 Mayıs 2022 tarihinde gösterime giren, “Babamız - Our Father” isimli film; bu konuyla doğrudan ilgili, sıra dışı dramatik bir öyküye sahip.


ABD Indianapolis’te ortaya çıkan gerçek bir olayın filmi bu! Kısırlık tedavisi yapan uzman doktor Donald Cline’nin 70’li ve 80’li yıllar boyunca tüp bebek operasyonu için gelen tüm hastalarına, hastanın eşinden veya donörden değil, gizlice kendi spermini kullandığı ve sayısı hala tam olarak belirlenememiş, 100’ün üzerinde çocuğu olduğu tesbit edilmiş.

Olay; küçük yaştan itibaren tüp bebek yoluyla dünyaya geldiğini bilen ve hep bir kardeşi olmasını isteyen Jacoba Ballard’ın ‘yarım kardeşlerini’ aramak ya da en azından kuzenlerini bulabilmek için 2014 yılında DNA testine başvurmasıyla ortaya çıkmış.


Jacoba Ballard; annesinin doktoru Dr. Cline’nin, onlara aynı donörü en fazla üç kez kullandıklarını söylediği için, biyolojik babasından üreme bir ya da iki kişi daha olabileceğini düşünüyordu. Ancak testin sonuçları hiç de beklediği gibi çıkmadı. Ballard; bu test sonucu yaptığı araştırmada çok sayıda kardeşi olduğunu öğrendi. Genç kadın bu gerçeği öğrendiğinde karnına yumruk yemiş gibi oldu. Ama asıl yumruğu biyolojik babasının kim olduğunu öğrendiğinde yiyecekti...


Sonrası çorap söküğü gibi geldi tabi ki!.. Biyolojik açıdan eşleşen akrabalarını bulmaya yarayan ‘ancestry.com’ sitesinin veri tabanına girip de “Sizinle aynı DNA’yı paylaşanlar” linkine tıklayıp, baba tarafından onlarca kardeşi olduğunu öğrenen diğer çocuklar da şoka uğrayacak ve hayatları alt üst olacaktı. Jacoba ise, ortaya çıkan bu durumu; “Birbirimizden haberimiz olmadan büyümek zorunda kaldığımız için kendimizi aldatılmış hissediyoruz” ifadeleriyle yorumladı.


Tabii bu konudaki tek sıkıntı aldatılmış olmak değildi!.. Cline’ın asıl ailesi ile biyolojik çocuklarının çoğu halen Indianapolis’te yaşıyor. Bu nedenle sokakta sık sık karşılaşıyorlar. Aynı doktora giden, aynı yerden sandviç alan, aynı salonda pedikür yaptıran, aynı dönemde Purdue Üniversitesi’nde okuyan, hatta bir garaj satışında hiç tanımadığı kardeşinin eşyalarını satın alan da var. İkisi aynı sokakta yaşıyor, ikisinin çocukları aynı beyzbol takımında oynuyor. Ama belki de en inanılmaz olanı Lisa Shepherd Stidham’ın biyolojik babası olduğunu bilmediği dönemde 2 yıl boyunca Cline’ın hastası olmuş olması. Kardeşlerin birçoğunun en büyük korkusu, çocuklarının karşılarındaki kişinin kuzenleri olduğunu fark etmeden birbirlerine aşık olması. Kardeşlerden bir tanesi 2019’da Atlantic’e yaptığı açıklamada, Cline’a hitaben “Aynı yerde yaşadığımızı hiç mi düşünmedin? Belki sevgili olacağımızı? Belki çocuklarımızın sevgili olacağını?” diye soruyor ve Cline’ın gölgesinin nesiller boyunca üstlerinde olacağını belirtiyordu.


Şu ana kadar tespit edilen kardeşler arasında en yaşlısı 1972’de en genci de 1988’de doğmuş. Tüp bebek kliniğinin 2009 yılına kadar faaliyette olduğu düşünüldüğünde, Cline’ın kendi spermini kaç kadını hamile bırakmak için kullandığını tahayyül etmek bile imkansız. Ancak 1980’lerin sonlarında sperm bankalarının yaygınlaşmasıyla Cline’ın da bu eylemine son verdiği düşünülüyor. Yine de genetik kökenini merak etmeyip DNA testi yaptırmayan yüzlerce başka kardeş olması ve bunların ömürlerinin sonuna kadar gerçeği bilmeden yaşamaları dahi söz konusu.

Cline’ın hastalarına verdiği gizlilik direktifi de kayıp çocukların sayısını artırabilecek bir faktör. Şöyle ki Cline, kendisine başvurup hamile kalan çiftlere, “Sakın ola çocuklarınıza kısır olduğunuzu ya da hamile kalmakta sorun yaşadığınızı söylemeyin” diyordu. Doktorlarının kendisine doğru tavsiye verdiğini düşünen çoğu ebeveyn de çocuklarına donör yoluyla dünya geldiklerini dahi söylemedi.


Bu gizlilik talebi sadece Cline için değil neredeyse tüm doğurganlık doktorları için geçerliydi. Genel olarak sürecin her aşamasında mahremiyet hakimdi. Hatta 1977’de yapılan bir araştırmaya göre, doktorların yarısı kayıt bile tutmuyordu. Dolayısıyla çocukla donör arasındaki bağı belgeleme imkanı ortadan kalkıyordu. Bunun ileride oluşabilecek hukuki ve psikolojik sorunları önlemekte faydalı olacağına inanılıyordu. Dolayısıyla hiç kimse gerçeklerin bu şekilde ortaya çıkabileceğine ihtimal vermiyordu.


Peki Cline’a bu akılalmaz şeyi yaptıran neydi? Kardeşlerin her biri farklı bir teori ortaya atıyordu. Dini bir amaç mı güdüyordu? Bilimsel bir deney mi yapmaya çalışıyordu? Cinsel fantezilerini mi gerçekleştiriyordu? Kendi Ari ırkını mı oluşturmak istiyordu? Indiana eyaletinin kontrolünü ele geçirmek mi istiyordu? Tanrı kompleksine mi kapılmıştı? Tüm derdi para kazanmak mıydı? Yoksa çocuğu olmayan çiftlere yardım ettiğine mi inanıyordu?


Hatta Cline’ın eylemlerinin arka planında bu ihtimallerin birkaçı aynı anda yatıyor bile olabilir.


Cline’ın hastalarına yardım ettiğine samimiyetle inandığını ve bunu çevresindekilere yansıttığını da söylemek mümkün. Nitekim hakkında dava açıldığında, ailesinden ve arkadaşlarından birçok kişi yargıca yazdıkları mektuplarda Cline’ın hastalarını hep ilk sıraya koyduğunu, bazı aileler için uygun donör bulamamanın kendisini çok üzdüğünü belirtiyordu. Tabii bunu bir doktorun hastalarının iyiliğinden ziyade kendi kariyerini ve başarı istatistiklerini düşünmesi olarak yorumlayanlar da var. Bu gruptakilere göre Cline yanlış bir şey yaptığının farkındaydı, öyle olmasa hastalarını kandırma yolunu seçmezdi. Hakkında ortaya atılan iddialardan biri, Cline’ın Quiverfull isimli beyazların üstünlüğünü savunan aşırı muhafazakâr bir Hristiyan hareketinin parçası olduğu yönünde. Quiverfull inancında, beyaz ailelere mümkün olduğunca çok çocuk yapmaları, dünyayı Tanrı’nın beyaz kullarıyla doldurmaları, Siyahilerin çoğalmasını önlemeleri salık veriliyor. Kanıtlar çok sınırlı ve oldukça zayıf ama Cline’ın sarışın mavi gözlü çocuklardan oluşan bir ordu kurması ve yaşadığı bölgenin Katolik kilisesinde söz sahibi olması bu inancı benimsediği yönündeki iddialara destek kabul ediliyor.


Sonuçta bu soruya tek bir yanıt vermek mümkün değil. 1980’li yıllardan itibaren Indiana’nın genelinde tanınan ve çok saygın bir doktor ve toplum lideri olan Cline’ı o yıllarda birlikte çalıştığı hemşire Jan Shore “Sert bir baba figürü” olarak nitelendiriyor. Cline’ın eşi Susie’den bir oğlu ve bir kızı var. Bilindiği kadarıyla Cline, hamile kalmakta zorlanan kendi eşini de tedavi etmiş.


Donald Cline 1979’da kendi kliniğini açtığında ABD’de kısırlık tedavisi henüz bugünkü boyutlarda değildi. Sperm bankaları da henüz hayata geçirilmemişti. Zaten dönemin teknikleriyle dondurulmuş sperm yeterince tatmin edici sonuçlar vermiyordu. Daha kaliteli olduğu gerekçesiyle taze spermle çalışmayı tercih eden doktorlar, donörleri kendileri bulmak ve en fazla 1 saat içinde operasyonu tamamlamak zorundaydı. Bu da hasta ile donörün takviminin birbirine uydurulmasını gerektiriyordu. Birçok vakada hamilelik hemen gerçekleşmediğinden tekrar tekrar inseminasyon operasyonu yapılması gerekiyordu. Çoğu doktor donör olarak tıp fakültesi öğrencilerini ve stajyer doktorları kullanıyordu. Cline da sperm donörü olarak kliniğinin karşısında bulunan hastanede çalışan doktorlardan faydalandığını söylüyordu hastalarına. Hatta Hemşire Jan Shore, bu örnekleri kliniğe vücut sıcaklığında getirebilmek için sütyeninin içinde taşıdığını açıklamıştı.


Biyolojik çocuklarını ve olayın üzerine giden gazeteci Angela Ganote’yi de belindeki silahı göstererek tehdit eden Cline hiçbir şey olmamışçasına hayatına devam ediyor, ancak biyolojik çocuklarıyla temas da kurmuyor. Ballard, “Doğrusunu söylemek gerekirse ben geçen yıl onunla temas kurmaya çalıştım. İki yıldır hastayım ve iyileşmeme yardımcı olacak bilgileri benimle paylaşması için kendisine resmen yalvardım. Ama hiç cevap vermedi. Sadece ben de değil. Hasta olan başka kardeşlerim de var. Hepimiz sadece sağlık bilgilerini istiyoruz ama onu bile alamıyoruz” diyor. Hiçbirinin anne tarafında bu tür sorunlar olmadığından kaynağın Cline’ın genleri olduğuna inanıyorlar.


Jacoba Ballard; hiç tanımadığı kardeşlerine destek olmak amacıyla oldukça zor bir misyon üstlenmiş. Ne zaman Cline’ın çocuklarından biri DNA testi yapıp veri tabanlarındaki soyağaçlarına eklense, Ballard o kişiye ulaşıp olanı biteni mümkün olan en hassas dille anlatmaya çalışıyor. “Ben donör yoluyla dünyaya gelmiş ve doktorları tarafından kandırılmış kişilere danışmanlık yapıyorum. Right to Know (Bilme Hakkı) gibi kuruluşlar benimle ve kardeşlerimle iletişime geçti. İnsanlara yardımcı olabilecek kaynakları toparlamaya çalışıyoruz.”


2009 yılında emekli olan ve 2017’de iki adet suçtan bir yıllık ertelemeli cezası bulunan Cline’a başka bir suçlama yöneltilmedi. Çünkü Indiana yasalarında doktorların tüp bebek operasyonlarında kendi spermlerini kullanmalarının önüne geçen herhangi bir yasa bulunmuyordu. Ceza duruşmasında “Eylemlerimin neden olduğu acılardan ötürü özür dilerim” dedi. 2018 yılında da Cline’ın doktorluk lisansı elinden alındı.

Cline’ın adaletin elinden kaçması, önemli bir değişimi de beraberinde getirdi. Indiana, 2019 yılında, kadın doğum uzmanlarının bilgileri ve rızaları olmayan hastaları hamile bırakmak için kendi spermlerini kullanmasını suç kabul eden ilk ABD eyaleti oldu. Ancak bu konuda ülke genelinde geçerli olacak federal bir yasa henüz bulunmuyor. 1987’de yapılan bir araştırmada doktorların yüzde 2’sinin hastalarını kendi spermiyle hamile bıraktığı ortaya çıkmıştı. Arşivlerdeki haberler ise en az 44 doktorun daha Cline’a benzer şekilde hastalarını istismar ettiğini gösteriyor. Hatta Eylül 2021’de, bu doktorlardan Morris Wortman’ın çizgiyi biyolojik kızını dahi tedavi edecek kadar aştığı ortaya çıkmıştı.

bottom of page