OBEZİTE SALGINI: BİREYSEL DEĞİL, SİTEMSEL BİR SORUN
- Ecz Burcu Onay

- 4 Mar
- 3 dakikada okunur

Obezite, günümüzde yalnızca bireysel tercihlerle açıklanamayacak kadar
karmaşık ve çok boyutlu bir halk sağlığı sorunudur. Dünya genelinde hızla artan obezite oranları, beraberinde ciddi sağlık riskleri getirmektedir. Obezitenin kök nedenlerini anlamadan, sadece bireysel çözümlerle bu sorunu yönetmek mümkün değildir.
Dünya Obezite Günü’nün bu yılki teması, obezitenin sadece bireysel bir irade meselesi değil, kökleri derinlere uzanan sistemsel bir sorun olduğunu vurguluyor.
Obezite Nedir?
Obezite, tıp dünyasında 2000 yılı aşkın süredir bilinen ve sağlık üzerindeki etkileri tanımlanan bir durumdur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) obeziteyi “sağlığı tehdit eden aşırı veya anormal yağ birikimi” olarak tanımlarken, ABD Hastalık Kontrol
ve Önleme Merkezi (CDC) ise “boya göre sağlıklı kabul edilen ağırlığın üzerinde olması” şeklinde tanımlamaktadır.
Her ne kadar mükemmel bir ölçüm yöntemi olmasa da, hem WHO hem de CDC, obeziteyi tanımlamak için Beden Kitle İndeksi’ni (BKİ) kullanmaktadır. Buna göre, BKİ 25-29,9 kg/m² fazla kilolu, BKİ ≥30 kg/m² ise obez olarak kabul edilir.
Ancak bel çevresi ölçümü ve vücut yağ oranı gibi ek yöntemler, obeziteyi daha doğru değerlendirmek için kullanılabilir.
Obezite sadece bir kilo problemi değil, ilerleyen ve tekrar edebilen kronik bir hastalıktır.
Obezite, yalnızca yetişkinlerde değil, ergenler ve çocuklar arasında da hızla artış gösteren bireylerin yaşam kalitesini doğrudan etkileyen ve birçok hastalık için risk faktörü oluşturan kronik bir hastalıktır. Günümüzde obezite küresel bir salgın (epidemi) boyutuna ulaşmıştır.
Obez bireyler, tip 2 diyabet,
kardiyovasküler hastalıklar,
gastrointestinal bozukluklar, eklem ve kas rahatsızlıkları, solunum problemleri ve psikolojik sorunlar gibi birçok eşlik eden hastalık açısından yüksek risk altındadır.
Obeziteyle ilişkili hastalıklar çeşitlidir; ancak yapılan araştırmalar, mütevazı bir kilo kaybının bile kardiyovasküler hastalık, diyabet, obstrüktif uyku apnesi ve hipertansiyon gibi birçok hastalık riskini azaltabileceğini göstermektedir. Örneğin, sadece %5 oranında bir kilo kaybı bile hastaların sağlık durumlarını iyileştirebilir ve daha büyük değişiklikler için bir başlangıç noktası oluşturabilir.
Obezite irade eksikliğinden kaynaklanmaz, ‘’daha az ye, daha çok hareket et’’ yaklaşımı her zaman yeterli değildir. Obezitenin ortaya çıkmasına neden olan birçok faktör varken, bu hastalığı sadece aşırı yeme alışkanlığı ve irade eksikliği gibi nedenlere bağlamak
doğru değildir. “Daha az ye, daha çok hareket et” yaklaşımı, kilo vermenin yalnızca diyet ve egzersizle ilgili olduğunu ifade ederek sorunun gerçek boyutunu göz ardı etmek anlamına gelir.
Obezitenin Kök Nedenleri Nelerdir?
Bu hastalığın altında yatan birçok faktör bulunmaktadır:
Genetik Faktörler: Genetik yatkınlık, bireyin obeziteye olan duyarlılığını artırabilir. Araştırmalar, genetik faktörlerin obezite gelişme olasılığını %40-70 oranında etkileyebileceğini göstermektedir. Aile öyküsü, bireyin kilo yönetiminde önemli bir rol oynar.
Gıda Politikaları: Ultra işlenmiş gıdalar ve sağlıksız yiyeceklerin düşük maliyetle geniş kitlelere ulaşması, sağlıklı beslenmeyi zorlaştırmaktadır.
Sağlık Hizmetlerine Erişim: Obeziteyle mücadelede uzman desteği kritik öneme sahipken, obeziteyle yaşayan bireylerin bu hizmetlere ulaşamıyor olması sağlıklı bir kilo yönetimi sağlamayı zorlaştırmaktadır.
Yaşamsal Dönemler: Gebelik, hastalıklar ve kullanılan bazı ilaçlar kilo alımını tetikleyebilir. Bu süreçlerde sağlıklı yaşam alışkanlıklarının desteklenmesi önemlidir.
Pazarlama Stratejileri: Özellikle çocukları hedef alan reklamlar ile işlenmiş ve yüksek kalorili ürünlerin geniş çapta tanıtımı, obezitenin yaygınlaşmasına katkı sağlamaktadır.
Mental Sağlık: Depresyon, anksiyete ve bunlarla ilişkili ilaçlar, kilo alımına yol açabilir. Stresin yönetimi ve mental iyilik hali, kilo kontrolünde göz ardı edilmemesi gereken unsurlardır.
Uyku: Uyku eksikliği, kilo alımına neden olabilen hormon dengesizliklerine yol açabilir. Yetersiz uyku, aynı zamanda stres seviyelerini artırarak sağlıksız beslenme alışkanlıklarını tetikleyebilir.
Kilo Stigması: Toplumda görülen kilo nedenli ayrımcılık ve damgalama, obeziteyle mücadelede büyük bir engel teşkil eder.

Obezite Tedavisinde İlaç Kullanımı: Ne Kadar Etkili?
Günümüzde obezite tedavisinde kullanılan ilaçlar, diyet ve egzersize ek olarak, bireylerin kilo kaybını desteklemek ve sağlık risklerini azaltmak amacıyla geliştirilmiştir. Obezite ilaçları, genellikle diyet ve egzersize rağmen yeterli kilo kaybı sağlanamayan veya obeziteye bağlı ciddi sağlık sorunları bulunan bireylerde önerilir. Ancak bu ilaçların kullanımı, bireysel faktörler göz önünde bulundurularak dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir.
Obezite tedavisinde ilaçlar önemli bir destekleyici olabilir ama tek başına
mucizevi bir çözüm değildir. Etkili bir kilo yönetimi için doğru beslenme,
fiziksel aktivite ve davranış değişiklikleri gibi sürdürülebilir değişimler gereklidir.
Obezite ilaçları mutlaka doktor kontrolünde ve düzenli takip altında kullanılmalıdır.
4 Mart Dünya Obezite Günü: Obezite Bireysel Değil, Sistemsel Bir Sorundur
Her yıl 4 Mart’ta gerçekleşen Dünya Obezite Günü, obezitenin küresel sağlık üzerindeki etkilerine dikkat çekmek ve farkındalığı artırmak amacıyla
düzenlenen önemli bir gündür. Dünya Obezite Günü’nün bu yılki teması, obezitenin sadece bireysel bir irade meselesi değil, kökleri derinlere uzanan sistemsel bir sorun olduğunu vurguluyor.



Yorumlar