top of page

İKİ SINAV: BİR HAVAN ELİ SÖYLEŞİSİ

Eczacı doğru tartıp, elinden havanını bırakmadığı sürece, mesleğinin ayrıcalıklarını, sorumluluklarının bilinciyle koruyacaktır.

Bence, Eczacı, Eczacı olurken ve mesleği boyunca, iki önemli sınavdan geçer; “Terazi ve Havan Sınavları”...

Bunların ikisini de yeterlilikle başardığında Eczacı olur. Bir gün gelir, birinden kalırsa, diploması yerinde asılı dursa da, eczacılığı düşer. Bu iş bu kadar kesin mi? diye sorsanız, “Evet, hoş görüsü olmaz!” derler, çünkü Eczacı’ya bu sınavları başarabilen kişi olduğundan “İlaç yapmak ve vermek yetkisini” layık görürler. Bu çok değerli bir meslek ayrıcalığıdır ve her ayrıcalığın da, sorumluluk denen bir yükümlülüğü vardır.

Kısaca özetlemeye çalışayım:


TERAZI SINAVI


Eczacılık, öncelikle bir tartmak ve ölçmek sanatıdır. Bu sanatın gerek Eczacılıkta, gerekse de adaletteki simgesi terazidir. Sonuçta her ikisi de, “hayat memat (ölüm) meseleleri ile ilişkilidir ve “mutlak doğru yargı” gibi, gerçek olamayacak kadar ideal bir kavramı temel alır. Yanılmak kaçınılmazsa da, gerçeğe en yakın tartım, ölçüm esas olacaktır. Bu yüzden eczacılıkta tartım kapasiteleri ve duyarlılıkları değişik olan, pek çok farklı terazi kullanılır. Eczacı bunların hepsini doğru kullanabilmek zorundadır, çünkü “besin, ilaç ve zehir”i onlarla ayırt edecektir. Bana, “Ne yapmaya çalışıyorsun?” diye sorduklarında, eskiden beri slogan haline getirdiğim Latince bir sözle yanıt veririm; “Scio, Designo, Indico!” (Tanı, Tanımla, Tanıt). Eczacı olarak, yapmaya çalıştığım budur. Her eylem için, ele aldığım konuyu ve/veya malzemeyi öncelikle bu üçleme kapsamında, doğru tartmak zorundayım.

İlk kalıcı sınavım teraziyledir.


HAVAN SINAVI


Havan, Eczacı’nın bilgi ve deneyimini içinde ergitip, “bileşiklerden terkipler” hazırladığı üretimini simgeler. Bence, iki temel kullanım amacı vardır. Biri, bileşenleri bozmadan birbirinden ayırmak, ikincisi, bileşenleri bozmadan tekrar, bir terkipte birleştirmek. “Kimya” ya da “Simya” denirken ki kadim devirlerden başlayıp günümüze dek, bu ikiz yöntem önemini korumuş. Eski Yunanca “Spao” (ayır) ve “Ageiro” (topla) sözcüklerinden oluşan “Spagirik” deyimi ile (muhtemelen ilk kez) Paraselsus tarafından tanımlanmış. İlk andan beri, binlerce kez ne olduğu tartışılmış. Anlaşılmış, ya da tam anlaşılmamış, ancak her zaman eczacılık mesleği içinde “var olmuş”. Havan’ın simgelediği Spagirik eylem, uzmanlarca genellikle, “mikro ve makro alemler ile insan arasındaki uyumun sürdürülüp, korunması” olarak yorumlanmış. Havan eli, havan içinde çalışırken, Eczacı’nın “eli” (gücü) gibidir. Yani, Eczacı, havanda işlediği malzemeye “el verir”. Birbirinin tersi gibi görünen bu “ayırbirleştir” uygulaması, uygun bir sıralama düzeni içinde yinelenerek “Ecza” üretilir. Sözcük anlamı olarak Ecza, Arapça, “cüz, bileşen, unsur” kökünden gelir ve sonradan “kimyasal madde, bile- şen” anlamı kazanmıştır. “İlaç, Pharmakon” anlamından daha geniş bir kapsama alanına sahiptir; eczacılık da öyle. Bu yüzden, eczacılık eğitiminde doğal ham madde kaynaklarından, en modern biyo-eşdeğer, transjenik biyo-kimya sallara, sentezlere, boyalardan kozmetiklere, besinlerden vitaminlere, zehirlere her türlü kimyasalın (bileşiğin) insanla paylaştığı (teorik, uygulamalı ve endüstriyel) öykülerine yer verilir. Eczacı, bu varlıktan vazgeçemez ve mesleği adına, söz konusu olabilecek kısıtlamaları da kabul edemez.


Bu onun “Havan Sınavı”dır.


Bu, bileşenleri “ayır birleştir” sıralamasının, yukarıda söz ettiğimiz uygunluğu, yine “besin, ilaç ve zehir” arasındaki farkı belirler. Hepsi için de ortak özellik, bu işlemleri “bileşenleri bozmadan” yapabilmektir. Havanın diğer, benzer aygıtlardan farkı da buradadır. Havanda malzeme dövülmez, o dibekte yapılır. Havan eli, havan içinde çalışırken, Eczacı’nın “eli” (gücü) gibidir. Yani, Eczacı, havanda işlediği malzemeye “el verir”. Malzemenin bileşenlerini yavaş yavaş ayrıştırır, ya da bir başka defasında bileşikleri yavaş yavaş yeni bir terkibe dönüştürür. Bu süreçte bileşiklere de, havanın yüzeyine de zarar vermemelidir, çünkü bu bir güçlendirme sanatıdır.

Eczacı doğru tartıp, elinden havanını bırakmadığı sürece, mesleğinin ayrıcalıklarını, sorumluluklarının bilinciyle koruyacaktır.

Günümüzde yaşanan pek çok mesleki sıkıntı, aynen geçmiştekiler gibi, bu yolla daha verimli sonuçlara ulaştırılabilir. Ancak bu sorunlar kördüğüm halini almadan, daha çok kavram tartışmaları yapmak ve güncel mesleki gerçeklerimizle yüzleşmek zorundayız.


ECZACI DOÇ. DR. LEVENT TUĞRUL

bottom of page