top of page

Dünyayı Değiştiren Mucize Kabuk Kınakına

Güncelleme tarihi: 15 Eyl

Kınakına kabuğunun keşfi, yüzyıllar boyu insanlığı esir alan sıtma hastalığında bir dönüm noktası oldu. Bitkisel tıbbın gücünü modern farmakoloiiyle buluşturan bu keşif, insanlık tarihindeki en ölümcül hastalıklardan birine karşı ilk etkili silahı sundu.


İnkaların kınakına adını verdiği ağaçlar, And Dağları'nın doğu yamaçlarında Peru'dan Bolivya'ya kadar yetişmektedir. İnkaların bu ağacın kabuğunu tıbbi amaçla kullanıp kullanmadıkları hala kesin olarak bilinmiyor. Ancak bu mucize kabuk hakkındaki efsaneler çok sayıda... İşte bu efsanelerden örnekler:

Peru ormanlarındaki vahşi hayvanların hastalandıklarında ateş ağacının kabuklarını pençeleriyle koparıp yedikleri gözlenmiş. Peru'da orman içinde bulunan bir gölün çevresindeki ağaçlar bir deprem sonucunda gölün içine devrilmişler, gölün tatlı suyu kırmızı bir renk almış ve acılaşmış. Bir gün yüksek ateşle kıvranan bir kabile reisi gölün yakınından geçerken kuvvetten kesilmiş, yere düşmüş ve susuzluğunu gidermek için bu acı sudan içmiş, kısa sürede ateşi düşerek iyileşmiş.


Kınakına kabuğu ile ilgili ilk yazılı belge, 1633 yılına, İspanyol papaz Pedro de Calancha'ya aittir: 'Loxa bölgesinde ateş ağacı denilen bir ağaç yetişiyor, kabuğu tarçın renginde. Bu kabuk toz edilip iki küçük gümüş para ağırlığındaki miktarı suyla içilirse yüksek ateşi tedavi ediyor. Bu kabuğun Lima'da mucizeler yarattığı söyleniyor.' Bir Cizvit papaz tarafından Roma'ya getirilen kabuk sıtmalı hastalarda başarıyla kullanılınca şöhreti tüm Avrupa'ya yayılır. Kabuk ticareti Cizvit papazları tarafından yapılmaktadır, bu nedenle ürün, "Cizvit tozu" olarak tanınır. Hipokrat'ın MÖ 5. yüzyılda "bataklık bölgelerde görülen, tekrarlayan ateş ve dalak büyümesiyle seyreden bir hastalık" olarak tanımladığı sıtma, yüzyıllar sonra "malarya" olarak isimlendirilir ve çağlar boyu insanlığın başına dert olur, ta ki kınakına kabuğu keşfedilene kadar. 1660'lı yıllarda İngiltere'nin Essex bölgesinde ateşli hastalıkları tedavi eden bır adam olduğu dedikoduları yayılır. Eczacı çırağı Robert Talbor, "gizli ilacı" ile sıtma vakalarını tedavi etmektedir. 1678 yılında hastalanan Kral II. Charles, Talbor'u çağırır. Talbor'un ilacı ile iyileşen kral onu şövalye yapar ve ona kraliyet doktoru ünvanı verir. Talbor kısa sürede büyük bir servetin sahibi olur. 1679 yılında Fransa Kralı XIV. Louis'nin oğlu veliaht prens sıtmaya yakalanınca Kral Charles, Talbor'u Paris'e gönderir. Veliaht prensi tedavi etmesinden sonra Talbor'un şöhreti tüm Avrupa'da yayılır. XIV. Louis, Talbor'u şövalye yapmakla kalmaz, gizli formülünü de satın almak ister. Talbor sırrının ölümüne kadar açıklanmaması şartıyla formülünü 3.000 altına satmaya razı olur. Kral sözünde durur ve ancak 1681 yılında Talbor ölünce gizli formül açıklanır: gül petalleri, limon suyu, şarap ve kuvvetli bir kınakına kabuğu enfüzyonu. Kınakına kabuğu Paris'te gerek sarayda gerek saray dışında birçok ünlü kişi tarafından kullanılmıştır. Acılığı nedeniyle iştah açıcı ve kuvvet verici olarak da tanınan kınakına kabuğu şarap içinde enfüzyonu hazırlanarak kullanılmıştır. 17. yüzyılın sonlarında farmakopelere girmiştir. Fransa'da çok sayıda kınakına preparatı üretilmiştir. 18. yüzyılda kınakına kabuğu talebi o kadar çok artar ki Güney Amerika'daki doğal ormanlar neredeyse tükenmek üzeredir. Fide veya tohum getirmek üzere Avrupalı araştırmacıların Güney Amerika'ya yaptıkları keşif gezileri başarısız olur. hepsinin başına bir felaket gelir. 19. yüzyılın ortalarına kadar Avrupa'ya sadece kınakına kabuğu getirilir, Avrupalılar fide veya tohum getirmeyi başaramazlar. Fransız bilim adamı Joseph de Jussıeu, 1735 yılında yaptığı keşif gezisi sırasında kınakına ağaçlarını bulur. Jussieu değişik kınakına türlerinin tanımını yapmış ve değişik farmasötik preparatlar hazırlamıştır.


1800'lü yılların başında eczacılar ve kimyacılar kınakına tozunun etkin bileşiğini araştırmaya başlarlar. 1820 yılında Fransız eczacılar Pelletier ve Caventou, kınakınadan kinini elde ederler. Bu yeni alkaloit üzerindeki ilk klinik deneyler ise François Magendie tarafından köpekler üzerinde yapılır. Buluşlarının patentini almayı reddeden Pelletier ve Caventou, ekstraksiyon metodunu yayımlayarak ilaç firmaları tarafından kinin üretilmesini sağlamışlardır. Pierre Joseph Pelletier bir kimya profesörünün oğlu olarak 1788 yılında Paris'te doğmuştur. Çok başarılı bir eğitim hayatından sonra 1810 yılında eczacı olur ve Jacob sokağındaki eczanesinin laboratuvarında bitkisel dorglar üzerinde araştımalar yapmaya başlar. Joseph Bienaime Caventou 1895 yılında doğmuştur. Askeri eczacı olan babası bir süre sonra askerlikten ayrılarak bir sivil hastanede çalışmaya başlar. Caventou babasının eczanesinde staj yaptıktan sonra Paris Eczacılık Okulu'nda eğitimine devam eder. Tanıştıklarında Pelletier 29 yaşında bir profesör, Caventou ise 22 yaşında genç bir eczacıdır. Yeni fikirlerle dolu bu iki genç eczacı tanışır tanışmaz çok iyi anlaşırlar ve birlikte araştırmalar yapmaya başlarlar 1818 yılında striknıni, 1819'da ise brusini ve veratrini ızole ederler. 11 Eylül 1820'de Bılimler Akademısi'nde kınakına kabuğundan kinin elde ettiklerini açıklarlar. Akademi'de sundukları kınakına hakkındaki 61 sayfalık bu bildiri Akademi arşivinde saklanmaktadır. iki bilim adamı bu bildiride kınakına türlerinden nasıl ekstraksıyon yaptıklarını ve kinini saf olarak nasıl elde ettiklerini açıklamışlardır. Tüm buluşları içinde bu iki bilim adamını ölümsüzleştiren kinin olmuştur. Bu büyük buluş anısına heykeltıraş Edouard Lormier ikisinin yan yana heykelini yapmış ve bu anıt 7 Ağustos 1900 tarihinde açılmıştır.

ree




















Kaynak: Afife Mat, Bitkiden İlaca Hepsinin Bir Öyküsü Var, Pharnıavision Kültür Yayınları-2 İstanbul2012

Yorumlar


bottom of page