top of page

RENGARENK FESTİVAL

İstanbul Film Festivali, üniversite yıllarından bu yana benim için her sene baharın habercilerinden olmuştur. Nisan ayının ilk haftalarına denk düşen festival gerek sinefilleri bir araya getirişi gerek sinemalar arası telaşlı geçişlere sebep olmasıyla tatlı bir heyecan yaratırdı. Onlarca filmin peşpeşe gösterildiği festivalin elbette belirli ritüelleri vardı; programın yer aldığı kitapçık heyecanla beklenir, filmler itina ile seçilir ve ardından bilet almak için gişe önünde kuyruklar oluşturulurdu. İstediğiniz filme bilet bulamasanız bile, gösterim günü son dakika kuyruklarında umutlu bekleyiş devam ederdi. İstanbul Film Festivali bu sene, 39’uncu kez düzenlenecek. Yıllar sonra bugün bu bekleyişin, bu heyecanın bitmediğini, şehrin festivale kuşaktan kuşağa sahip çıkıyor oluşunu görmek çok değerli.

Şehrin kültür sanat bakımından köklü oluşumlarından olan İKSV (İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı) tarafından gerçekleştirilen festival, Covid -19 pandemisi nedeniyle bahar programının ertelenmesinin ardından bu yıl 9-20 Ekim tarihleri arasında çevrimiçi gösterimleriyle seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor. Festival, dünya sinemasından 200’ü aşkın filmin gösterimine ev sahipliği yapacak. Programda geleneksel hale gelen tematik bölümler, ulusal ve uluslararası yarışmaların yanında çeşitli söyleşiler, atölyeler ve sergiler de yer alıyor.


HITCHCOCK RENKLİ!

Kuşkusuz bu senenin en önemli sürprizi, efsane yönetmen Alfred Hitchcock’un filmlerinden oluşan seçki. Hitchcock, ölümünün 40. yıldönümünde özel bir retrospektif ile anılıyor. Festival, yönetmenin 15 uzun metrajlı renkli filmini, yenilenmiş kopyalarının yer aldığı ‘Hitchcock Renkli’ başlığı altında gösterecek. Hitchcock, gerilim türündeki ustalığı ile sinema tarihinin en dikkat çeken yönetmenlerinden biri. Anlatısını olaylardan çok ‘insan’ üzerine kuran, karakterlerinin kaygılarını, zaaflarını, çelişkilerini merkeze alan; sıradışı görsel-işitsel kurguya sahip incelikli ve kaotik sineması ile kendinden sonra gelen kuşaklara da ilham kaynağı olmuş sıradışı bir ruh. ‘Hitchcockçu gerilim’ ya da ‘Hitchcock dokunuşu’ birçok kitaba, felsefi metine ve psikanalitik incelemeye konu olmuş bir kavram olarak sinema tarihinde önemli bir yere sahip. ‘The Birds’ (Kuşlar), ‘Vertigo’ (Ölüm Korkusu), ‘Rear Window’ (Arka Pencere), ‘North by Northwest’ (Gizli Teşkilat) gibi filmografisindeki kült yapımlarının yer alacağı program, kendisini özleyenler ve filmlerini beyazperdede izleyememiş genç kuşaklar için kaçırılmayacak bir fırsat sunuyor.


TEMATİK BÖLÜMLER

Festivalde Hitchcock filmlerinin yanı sıra, her sene izleyiciyle buluşan, klasikleşmiş bölümler de mevcut. Başyapıtlar, kült filmler, dünya sinemasının ödüllü yapımları ve keşfedilmeyi bekleyen yeni yönetmenleri belli bir perspektif penceresinde sunan bu tematik bölümlere bir göz atalım.

Galalar bölümünde, usta yönetmenlerin merakla beklenen filmlerinin Türkiye prömiyer lerini izleme şansı buluyoruz. Dünya Festivallerinden, uluslararası festivallerde dikkat çeken, ödül alan yapımlara yer veriyor. Şubat ayında gerçekleşen 70. Berlin Film Festivali’nin gözde filmleri bu bölümde izleyici ile buluşacak.

Belgesel Kuşağında tarih, siyaset, sosyoloji, sanat gibi farklı disiplinlerde yılın en çok konuşulan belgeselleri karşımıza çıkıyor. Mayınlı Bölgede, aykırı, zorlayıcı, deneysel filmler sinefilleri bekliyor. Musikişinas bölümünde müzikten ilham alan, içinden şarkılar geçen filmler beyazperdede arz-ı endam edecek. Genç Ustalar, ilk filmleri ile ‘fark edilen’ yeni yönetmenlerin işlerine yer veriyor. Antidepresan bölümü komedi türünün farklı örnekleri ile seyirciyi buluşturacak.


FESTİVALDE KADIN SESLERİ: ÇİÇEK İSTEMEZ Festivalin en dikkat çeken bölümlerinden biri, merkezine kadın hikayelerini alan filmleri bir araya getiren ‘Çiçek İstemez’. Dünyanın dört bir yanından, uluslararası festivallerden ödül almış, kahramanları kadın olan filmleri izleyeceğimiz bu bölüm, erkek egemen dili bozarak, kadınların kendi ayakta durma mücadelesini anlatan özgün yapımları ile duyarlı bir alan açıyor. Farklı kültürlerde kadın olma algısı, kadınlığa dair kurgular ile tekrar sorgulanıyor.


YARIŞMALAR VE ÖDÜLLER

Sinema dünyasında iz bırakmış isimlere verilen ‘Sinema Onur Ödülleri’ bu sene oyuncu Hümeyra ve yönetmen Birsen Kaya’ya festivalin açılış töreninde takdim edilecek. 2007’den bu yana yalnızca İstanbul Film Festivali’nde verilen ‘Sinemada İnsan Hakları’ ödülü bu sene ilk defa seyirci tarafından belirleniyor. Türkiye Sineması bölümünde, yönetmenlerin son dönem işleri; Ulusal Yarışma, Ulusal Belgesel, Ulusal Kısa Film ve Seyfi Teoman En İyi İlk Film ödülü kategorilerinde yer alıyor. Dünya sinemasından yönetmenlerin işlerinin yer alacağı Uluslararası Yarışma bölümünde, kazanan film, festival kurucularından Şakir Eczacıbaşı anısına verilen ‘Altın Lale’ ödülünün sahibi olacak.

Bu yıl, Ulusal Yarışma ve Ulusal Kısa Film Yarışma gösterimleri temmuz ayı boyunca filmonline.iksv.org üzerinden çevrimiçi olarak gerçekleştirildi. 28 Temmuz’da SSM’de yapılan tören ile ödüller sahiplerini buldu. Ulusal Yarışma’ da en iyi filme verilen Altın Lale’yi Ümit Ünal’ın yönettiği ‘Aşk, Büyü vs.’ kazandı. Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu (FIPRESCI) ödülü Ercan Kesal’ın yönettiği ‘Nasipse Adayız’ filmine verilirken, Orçun Behram’ın ‘Bina’ filmi ise Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü’ ne layık görüldü.

Ödül gecesinde, yönetmenliğini Selçuk Metin’in yaptığı, oyuncu Metin Akpınar’ın hayatını anlatan ‘İyi ki Yapmışım’ belgeselinin ilk gösterimi yapıldı. ‘İyi ki Yapmışım’ ekim ayındaki festival programında ulusal belgesel bölümünde gösterilecek.


‘SİNEMADAN ÇIKMIŞ İNSAN’

“Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şey yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık.” Türk Edebiyatının güçlü kalemlerinden Yusuf Atılgan, ’Aylak Adam’ kitabında, sinemadan çıkmış insan duygusunu bu şekilde anlatır. Bir anlamda sinemada film izleme deneyiminin insan üzerindeki iyileştirici, yaratıcı, duyarlı etkisinden bahseder.

Aklında, kocaman sinema salonlarında insanların beraber film izleyip, beraber sokaklara döküldüğü bir dünya tasviri vardır. Tam da bu yüzden; belirli bir topluluğu bir araya getirip, ortak bir yaşam alanı oluşturan; günlük koşuşturmalar ve sıkıntıların arttığı böyle zamanlarda, rutinin dışına çıkıp, nefes aldığımız boşluklar yaratması açısından festivaller önemli bir yere sahip. Tüm dünyadan yeni hikayeleri, farklı düşünceleri, bakış açılarını, kültürleri bir araya getiren rengarenk bir festival kapımızda.

Ve bir kez daha bizi, bu kez çevrimiçi de olsa, sinemanın kolektif büyüsüne kapılmaya davet ediyor.


ECZ. BURCU ONAY



bottom of page