Probiyotikler belirli miktarlarda tüketildiğinde konakçı sağlığı üzerinde olumlu etkileri olan mikrobiyal gıda artıkları olarak tanımlanabilir. Normal sağlıklı bireylerin bağırsak florasında trilyonlarca bakteri vardır. Bu flora doğum şeklimizle dünyaya geldiğimiz andan itibaren oluşmaya başlar ve beslenmeyle, hijyen koşullarıyla, yemeklerin tüketim şekliyle, yaşam tarzımızla şekillenmeye devam eder.
Probiyotikler belirli miktarlarda tüketildiğinde konakçı sağlığı üzerinde olumlu etkileri olan mikrobiyal gıda artıkları olarak tanımlanabilir. Normal sağlıklı bireylerin bağırsak florasında trilyonlarca bakteri vardır. Bu flora doğum şeklimizle dünyaya geldiğimiz andan itibaren oluşmaya başlar ve beslenmeyle, hijyen koşullarıyla, yemeklerin tüketim şekliyle, yaşam tarzımızla şekillenmeye devam eder.
İnsan toplulukları yerleşik hayata geçmeden önce avladıkları hayvanları ve topladıkları yabani bitkileri çiğ bir şekilde yiyerek besleniyorlardı. Sonrasında insanların hayvanları ve bitkileri evcilleştirmeye başlaması, ateşin bulunmasıyla, insanlar daha farklı besinleri pişmiş şekilde tüketmeye başladılar. 19. Yüzyılda hastalıkların baş göstermesiyle toplumda oluşan mikrop korkusundan rafine, steril besinler tercih edilmeye başlandı. Bunlar tabi ki günümüz beslenme alışkanlıklarından çok uzak. Beslenmenin bu kadar şekil değiştirmesi ile bağırsak floramız da değişmekte ve yakalandığımız, ilgilendiğimiz hastalıklar dönemsel farklılıklar göstermektedir. Ayrıca günümüzde antibiyotik kullanım sıklığının artması da floramızı belirgin şekilde etkilemektedir.
Probiyotik gıda, içerisinde raf ömrünün sonuna kadar yeterli miktarda canlı probiyotik içeren gıda anlamına gelir. Bir diğer söyleyişle yararlı dost bakteriler içeren gıdalar da denebilir. Birçok çalışmadan elde edilen veriler, probiyotiklerin uygun şekilde kullanımının pek çok hastalığı önlediğini veya hafif seyirli geçirilmesini sağladığını göstermektedir. İnsan ve hayvan bağırsak sisteminden elde edilen Lactobasillus ve Bifidobacterium türü bakterilerin probiyotik elde edilmesinde büyük yeri vardır.
Probiyotiklerin elde edilmesinde en çok faydalanılan bakteri türleri lactobasillus, bifidobakterium, pediococcus, streptococus türleri mayalar ve küflerdir. Farklı endikasyonlar için farklı bakteri türlerinden faydalanılmaktadır. Bu nedenle geniş bakteri suşuna sahip probiyotikler daha fazla endikasyonda kullanılabilmektedir.
Probiyotik mikroorganizmalar hangi özelliklere sahip olmalıdır? İnsan orijinli olması tercih edilir, Patojen özellik içermemeli yani hastalığa sebep olmamalı, Mide asidine ve safra tuzlarına dirençli olmalı, Bağırsak epitel dokularına tutunabilmeli, Antimikrobiyel özellikte olmalı, Metabolik etki yeteneği (kolesterol düşürücü vs.) olmalıdır.
Bağırsak florasının probiyotik bakteri tüketimiyle desteklemesinin olumlu etkileri yıllardır bilinmekte. Peki bakalım hangi hastalık durumlarında probiyotiklerden faydalanabiliyoruz?
Laktoz intoleransı Laktoz intoleransında bağırsaklardaki şişkinlik, gaz, bulantı ishal şikayetleri laktaz enziminin eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Probiyotikler bu enzimin serbest kalmasını sağlayarak belirli oranda bağırsakta bulunmasına katkıda bulunurlar.
İshal İshal normalden daha fazla dışkılama durumu olarak tanımlanabilir. Pek çok enfeksiyon bağırsak hareketlerini hızlandırarak besinlerin emilimini bozup salgılamayı arttırarak vücuttan sıvı kaybına sebep olur. Özellikle çocuk yaşlarda rotavirüs enfeksiyonunun sebep olduğu ishal durumlarında probiyotik kullanımının, ishal süresini kısalttığı ve daha hızlı bir toparlanma süreci sağladığı gösterilmiştir.
Ülseratif kolit ve Chron Ülseratif kolit, chron inflamatuvar bağırsak hastalıklarındandır. Probiyotik kullanımı ile semptomlarda azalma olduğu gösterilmiştir.
İrritabl bağırsak sendromu Kabızlık Lactobasillus acidophilus kullanımı ile kabızlık tedavisinde olumlu sonuçlar alınmıştır.
Üriner sistem sağlığı Komplike olmayan alt üriner sistem enfeksiyonları ve özellikle kadınlarda tekrarlayan vajinal mantar enfeksiyonlarında.
Alerjiler Atopik rahatsızlık genelde genetik yatkınlığı olanlarda görülen alerjik hastalıklardır. Atopinin patogenezinde birçok faktör rol oynamaktadır. Ancak çocukluk çağında mikroorganizmalara az maruz kalan çocuklarda alerjik hastalıkların daha çok olduğu görülmüştür. Prematür, sezaryenle doğmuş, doğum sırasında annenin florasına maruz kalmamış, aşırı hijyen şartlarında büyüyen bebeklerin ilerde daha alerjik yapıya sahip olduğu gösterilmiştir. Ayrıca egzamalı çocukların bakılan kolon florasında lactobasillus ve bifidobakterium seviyesinin düşük olduğu saptanmıştır. Probiyotik kullanan hamilelerin emzirme döneminde de kullanmaya devam etmesi durumunda çocuklarında atopi riskinin %50 azaldığı gösterilmiştir.
Antikolesterolemik etkileri ile kolesterol düşürmeye çalışılan hastalarda kullanılabilinir. Kronik artritli hastalarda doku hasarından sorumlu üreaz aktivitesini baskıladıklarından romatoid artritli hastalarda,
Çiftlik hayvanlarında büyümeyi hızlandırmak ve yumurtlamayı arttırmak amacıyla,
Probiyotiklerin anti-tümör özellikleri de olduğu düşünülmekte ve bunun üzerine çalışmalar da devam etmektedir.
Hangi besinler probiyotik özelliği taşır?
Yoğurt, fermente süt, peynir, turşu, ayran, tereyağ, kefir en çok probiyotik barındıran gıdalardır.
Probiyotiklerin, toksik olmaması, bağışıklık sistemini desteklemesi, flora bozucu değil düzenleyici olması sebebi ile antibiyotiklere göre üstünlükleri vardır. Ancak probiyotikler, antibiyotikler gibi ilaç kategorisinde olmasalar da mutlaka doktor kontrolünde kullanılmalıdır.
Probiyotiklerin daha pek çok yararının olduğu tahmin edilmekte ve insan mikrobiyotası üzerine çalışmalar sürdürülmektedir. Gelişen teknolojiler ve ilerleyen tıp ile tedavi edici hekimlikte daha yaygın kullanılabilmesi hedeflenmektedir.
Kaynakça; 1) Amerikan Pediatri Akademisi 2) Güncel Gastroenteroloji Dergisi 17/1 3) Güncel Pediatri Dergisi 2004 ; 2 : 142-145
Comments