top of page

GEÇMİŞTEN GELECEĞE FİTOTERAPİ


Günümüzde önemini koruyan bitkilerle tedavi, bugün «Çağdaş Fitoterapi» olarak uygulanmakta ve hastalıklardan korunmak veya tedaviyi desteklemek amacı ile tıbbi bitkilerden ve onların etkin bileşiklerini taşıyan kısımlarından (droglardan) veya bir işlem yoluyla elde edilmiş doğal ürünlerden hareketle standardize edilmiş farmasötik formlar (tablet, kapsül, ekstre vb) kullanarak uygulanan tedavi şekli olarak tanımlanmaktadır.


Geçmişten Günümüze Fitoterapi

Yapılan araştırmalar sonucunda hastalıkların ve hastalık etkenlerinin insandan önce de dünya üzerinde var olduğunu artık biliyoruz. Hastalıklarını kötü ruhlara, tabiat olaylarına bağlayan veya tanrıların kendilerini cezalandırdığına inanan ilk insanlar çare bulmak için kabilenin büyücüsü veya şamanına başvurmuşlardır. Doğa ile içiçe yaşayan bu insanlar bitkilerin çeşitli etkileri, yararları veya zararlarını gözlemler ve deneyimler sonucu keşfetmişlerdir. Bitkilerden gıda olarak yararlanmaya başlayan insanlar zamanla zehirli bitkileri tanımışlar ve bunları ok zehiri olarak kullanmışlardır. Hayvanların davranışlarını gözlemleyerek bazı bitkilerin iyileştirici etkilerini keşfetmişler ve hastalıkların tedavisinde yararlanmaya başlamışlardır. Nesilden nesile aktarılan bu geleneksel tedaviler

günümüze kadar ulaşmıştır.


Bitkilerin antik çağlarda kullanılışına ait en eski kanıt Hakkari’nin 40 km güneyinde bulunan Shanidar mağarasında 1951-1960 yıllarında Ralph S.Solecki’nin yaptığı araştırmalarda ortaya çıkmıştır. 50.000 yıl öncesine ait ilk Neanderthal insanına ait bu mezarda insan iskeletinin yanında bulunan çiçek demetleri ve bitki parçalarının bu bölgede tıbbi amaçla kullanılan bitkilere ait olduğu saptanmıştır.


Çin İmparatorunun M.Ö. 3200 yıllarında yazdığı Penn Tsao isimli dünyanın en eski farmakopesi bitkileri anlatmaktadır. Asur ve Sümer tabletleri ile Hitit tabletlerinde ve Mısır papirüslerinde yer alan tıbbi bitkilerin günümüzde kullandığımız tıbbi bitkilerden farklı olmadığını görüyoruz.


1. yüzyılda Anazarba (bugünkü Kozan)’da doğmuş olan grek hekim Dioscorides Anadolu’yu gezmiş ve tıbbi bitkilerin kullanılışıyla ilgili bir kitap yazmıştır. Orijinali grekçe olan bu eser Materia Medica adıyla latinceye ve Kitab-al Haşayiş adıyla Arapçaya çevrilmiş ve yüzyıllarca kaynak kitap olarak yararlanılmıştır. Anadolu tıbbi bitkileri hakkında yazılmış en eski kitap olan bu eserde kullandığımız

bitkilerde bir değişiklik olmadığını görüyoruz. Bu eserin en eski grekçe elyazması bugün Viyana’da Avusturya Milli Kütüphanesinde saklanmaktadır.


Bitkilerin antik çağlarda kullanılışına ait en eski kanıt Hakkari’nin 40 km güneyinde bulunan Shanidar mağarasında 1951-1960 yıllarında Ralph S. Solecki’nin yaptığı araştırmalarda ortaya çıkmıştır.

Bilim ilerledikçe yüzyıllardır kullanılan bitkilerin tedavi edici etkilerinin nereden kaynaklandığı merak edilmiştir. Bilim insanlarının yaptığı araştırmalar sonucunda bitkilerin etkin bileşikleri elde edilmiş, kimyasal yapıları aydınlatılmış ve zamanla sentezleri gerçekleştirilmiştir. Böylece morfin, kinin, kodein, striknin, digitoksin gibi bileşiklerin keşfi ile tedavi alanında yeni bir çağ başlamıştır. Zamanla kimyasal yapı ile fizyolojik etki arasında bir ilişki olduğunun anlaşılması bilim insanlarını benzer etkide yeni moleküller sentezlemeye yöneltmiştir. Böylece ortaya çıkan, etkileri kesin ve hızlı sentetik ilaçlar günümüz ilaç endüstrisini oluşturmuştur. Ancak kimya biliminde ne kadar

ilerlenmiş olsa da, morfin, digitoksin gibi bazı bileşikler hala bitkilerden elde edilmektedirler.


Günümüzde Fitoterapi

Yüzyıllardır geleneksel olarak nesilden nesile aktarılan ve hala halk arasında kullanılan bu bitkilerin etkin bileşikleri ve etkilerini doğrulanmak amacıyla günümüzde etnobotanik ve etnofarmakognozik araştırmalar yapılmaktadır.

Günümüzde önemini koruyan bitkilerle tedavi, bugün «Çağdaş Fitoterapi» olarak uygulanmakta ve hastalıklardan korunmak veya tedaviyi desteklemek amacı ile tıbbi bitkilerden ve onların etkin bileşiklerini taşıyan kısımlarından (droglardan) veya bir işlem yoluyla elde edilmiş doğal ürünlerden hareketle standardize edilmiş farmasötik formlar (tablet, kapsül, ekstre vb) kullanarak uygulanan tedavi şekli olarak tanımlanmaktadır. Bu uygulamalar tamamen pozitif bilim esasları

çerçevesinde yapıldığından «alternatif tıp» olarak kabul edilemez. Fitoterapi akut ve ağır hastalıkların tedavisinde kullanılmaz, daha çok hafif hastalıklarda ve özellikle kronik rahatsızlıklarda kullanılabilir.


Destekleyici ve tamamlayıcı tedavi yöntemi olarak kullanılan Fitoterapötikler (Geleneksel Bitkisel Tıbbi Ürünler) günümüz ilaç teknolojisinin tüm gerek ve kurallarına uygun hazırlanmış, aktif içerik olarak bitkisel droglar, bitkisel drog preparatları veya bunların kombinasyonunu taşıyan bitmiş ve ambalajlanmış tıbbi ürünlerdir. Fitoterapi droglarının etkin bileşikleri, etki mekanizmaları, yan etkileri ve etkileşimleri kimyasal, biyolojik ve klinik araştırmalarla aydınlatılmış, bu droglar hakkında hazırlanan monograflar farmakopelerde yer almaktadır. Dolayısıyla günümüzde “Kanıta Dayalı Fitoterapi” gündeme gelmektedir.


Ancak günümüzde fitoterapi uygulamalarında bazı konuları gözden kaçırmamak gerekir. Toplumda bitkisel ilaçlar doğaldır, zararsızdır gibi bir yanlış kanı bulunmaktadır. Oysa bitkilerin farmakolojik etkisini sağlayan da içerdikleri kimyasal bileşiklerdir. Tüm ilaçlar gibi bitkisel ilaçların da yan etkisi olabilir.


Bitkisel ilaç verirken de kişinin genel sağlık durumu göz önüne alınmalıdır. Bitki-ilaç ve bitki-gıda etkileşimi olabilir. Bitkisel ilaçlar hekimin bilgisi dahilinde kullanılmalıdır.


Diğer taraftan bir tıbbi bitkinin tedavide etkili olabilmesi için doğru bitki, doğru zamanda toplanmalı ve doğru şekilde hazırlanmalıdır. Fitoterapinin en kolay uygulanma yöntemi bitkinin çay şeklinde kullanımıdır. Droglar aktarlardan temin edilmektedir ama ne yazık ki bu droglar hiçbir kontrolden geçirilmeden ve hijyenik şartlardan yoksun bir şekilde satılmaktadır. Eczacılık Fakültelerinde yapılan araştırmalar bu drogların halk sağlığını tehdit ettiğini göstermektedir.


Halka verilen bazı yanlış bilgiler örneğin “Doğal olduğuna göre zararsızdır”, “Doğaldır, bitkiseldir, zararsızdır”, “Tamamen doğaldır, hiçbir kimyasal bileşik içermez” gibi bilgiler, bitkilerle tedavinin yanlış uygulanmasına neden olmaktadır.

Fitoterapi ve fitoterapötikler konusunda eğitim alan, hekime ve hastaya danışmanlık yapabilecek tek kişi Eczacı’dır. Bu konuda yıllarca teorik ve pratik eğitim alan bir eczacının, bu bilgileri kullanarak eczanesinde bir bitkisel çay hazırlaması için hekim reçetesi gerekmektedir. Oysa aktarlar ve kendilerini fitoterapi uzmanı ilan eden bazı kişiler her hastalığa karşı karışımlar hazırlayıp tavsiyelerde bulunmaktadır.

Avrupa ülkelerinde hastalar tıbbi çayları eczanelerden almaktadırlar. Türkiye’deki yanlış uygulamaları durdurmak ve Türk eczacılarının Avrupalı meslektaşları gibi tıbbi çay hazırlayıp satmalarını sağlamak amacıyla Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesinden Prof. Dr. Ekrem Sezik büyük bir uğraş vermiştir. Prof. Dr. Sezik Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu yetkilileri ile çalışmış, eğitimler vermiş ve bir yönetmelik hazırlamıştır. Yıllar süren bu değerli çalışma ne yazık ki bürokrasiye takılmış ve uygulamaya geçilememiştir.


Fitoterapinin Geleceği

Fitoterapi tedavinin vazgeçilmez bir alanıdır. Bugüne kadar halkın sağlığını tehdit eden bazı uygulamaların önüne geçilmesi için hekim ve eczacının birlikte çalışması gerekmektedir.


Sağlık Bakanlığı yıllardır hekimler için sertifikalı Fitoterapi eğitimleri düzenlemektedir. Bu programlarda eğiticiler çoğunlukla eczacılar olup ağırlıklı

olarak Farmakognozi hocalarıdır.


Hastalar kullandıkları bitkisel ilaçları doktorlarına söylemeye çekinirler, ama eczacıları ile daha kolay iletişim kurarak bu konuda bilgi almak istemektedirler.


Tüm ilaçlar gibi bitkisel ilaçların da yan etkisi olabilir. Bitkisel ilaç verirken de kişinin genel sağlık durumu göz önüne alınmalıdır. Bitki-ilaç ve bitki-gıda etkileşimi olabilir. Bitkisel ilaçlar hekimin bilgisi dahilinde kullanılmalıdır. Hasta şifalı diye bir bitkisel ilaç kullanır ama bunu doktoruna söylemez, oysa bazı bitkiler bazı ilaçlar ile etkileşime girerek ilacın etkisini arttırabilir veya azaltabilir. Dolayısıyla kullanılan bitkisel ürün hakkında hekime mutlaka bilgi

verilmelidir.


Tıbbi bitkiler değişik farmakolojik etkiye sahip çeşitli kimyasal bileşikler içerirler. Bitkilerin toplama zamanı, kurutma yöntemi, saklama koşulları drogların kalitesini ve aktivitesini önemli ölçüde etkilemektedir. Binlerce yıldır geleneksel olarak

kullanılan bitkilerin artık etkin bileşikleri, etkileri, yan etkileri bilinmektedir, yani doğru bitki, doğru kişide, doğru şekilde ve doğru dozda kullanılırsa etkilidir.


Gelecekte Fitoterapinin doğru uygulanması ve halkın sağlığının korunması için yapılması gerekenleri şu şekilde özetleyebiliriz:


Halk sağlığı açısından en önemli konu tıbbi bitkilerin botanik ve kimyasal kontrolleri yapıldıktan sonra hijyenik şartlarda satılması ve hekim ve eczacının bilgisi dahilinde kullanılması gerektiğidir.


Doğru kullanıldığı takdirde bitkiler tedavi edicidir.Aktarlarda satılan drogların kontrolü için yönetmelik çıkarılmalı ve düzenli takip edilmelidir. Hastaya doğru drog sunabilmek için tıbbi bitki kültürüne geçilmesi kaçınılmazdır. Halen bu konuda çalışan eczacılar bulunmaktadır, daha fazla meslektaşın bu yönde desteklenmesi yararlı olacaktır.


Halkı yanlış bilgilendirerek büyük bir tehlike teşkil eden medyanın yetkili makamlarca kontrol edilmesi çok önemlidir. Tıp Fakültelerine Fitoterapi dersinin konulması hekimlerin işini kolaylaştıracaktır. Bitkisel ilaçlar konusunda halkı bilgilendirecek danışma merkezleri kurulması yanlış kullanımları azaltarak halk sağlığının korunmasına katkı sağlayacaktır.


Sonuç olarak destek ve tamamlayıcı bir tedavi olan Fitoterapinin doğru uygulanması ve halkın sağlığının korunması ancak Hekim-Eczacı işbirliği ile

mümkün olacaktır.

Kommentarer


bottom of page