Günümüzde okuma yazma bilen her insanın zorunlu ihtiyacı haline gelen bilgisayarlarda on parmakla, klâvyeye bakmadan yazma yönteminin yaygınlaşmaması nedeniyle özellikle yazı işlerinde ve işlemlerinde büyük oranlarda zaman ve emek israfı bulunmaktadır.
Bir yazar veya dergi, kitap tasarımcısı olmanıza gerek yok, 8-10 sayfalık bir raporun bile 1-2 parmakla bilinçsiz olarak yazılması ile on parmakla klâvyeye bakmadan yazılması arasında 4-5 katı bulan verim farkı genellikle göz ardı edilmekte ve düşünülmemekte, hatta bilinmemektedir.
Halbuki bilgisayarların öncülü daktilo döneminde bu problem tamamen çözülmüş ve “On parmak için ideal Türk Klavyesi”nin mucidi İhsan Sıtkı Yener, uzun yıllar verdiği mücadelenin sonucu, 1974 yılında ülkemizdeki tüm daktiloların F klavye olmasını sağlamıştır.
İhsan Sıtkı Yener; 1946 yılında öğretmenliğe başladığı sırada, Türk dilinin özelliklerine göre yapılmış bir daktilo oluşturma çalışmalarına başladı. Yener’in; 1928’de Atatürk’ün yaptığı harf devriminin bilimsel yönünü onek alarak klavyeyi standartlaştırma girişiminin resmî makamlarca da olumlu ve yapıcı bir ruhla desteklenmesi sonucunda, Yener; klavyenin on parmakla, bakmadan bilimsel olarak kullanılması metodunu geliştirmiş ve Türk dili ve alfabesine en uygun olan F klavyeyi icat ederek 1955 yılında ülkemize armağan etmiştir.
1957 yılından bu yana yapılan ve Türkiye’nin katıldığı uluslararası klavye ile hızlı yazma yarışmalarında; 40’ı dünya rekoru olmak üzere, 103 dünya şampiyonluğu elde ettiğimiz F Klavye’nin; 20 Ekim 1955 tarihinde “Bakanlıklararası Standardizasyon Komitesi”, daha sonra “Devlet Malzeme Ofisi”, 1974 yılında da “Türk Standartları Enstitüsü” tarafından “Zorunlu Standart” olması resmen kabul edilerek kesinlik kazandırılmıştır.
Sadece mekanik, elektrikli ve elektronik daktilolar için değil, bilgisayarlar için de “TS 2117 - UDK 681.6.065” kodu ve “İki Elle Kullanılan Alfa nümeri Klâvyelerin Temel Düzeni” başlığı ile tescil edilmiş; bu arada Gümrükler Kanununa da 1963 yılında standarda uymayan klâvyelerin ithalini yasaklayan madde eklenmiştir.
Sadece mekanik, elektrikli ve elektronik daktilolar için değil, bilgisayarlar için de “TS 2117 - UDK 681.6.065” kodu ve “İki Elle Kullanılan Alfa nümeri Klâvyelerin Temel Düzeni” başlığı ile tescil edilmiş; bu arada Gümrükler Kanununa da 1963 yılında standarda uymayan klâvyelerin ithalini yasaklayan madde eklenmiştir.
1980’li yıllarda hayatımıza giren bilgisayarların klavyeleri konusunda ise ne yazık ki gereken hassasiyeti gösteremedik. Kim bilir belki de tanımadıkları bir nesne ile karşılaşan ilk çağ insanları gibi önce korktuğumuz, sonra dokunup / kaçarak keşfetmeye çalıştığımız, bugüne göre epey ilkel sayılabilecek o günün bilgisayarları ve programlarını anlamaya, öğrenmeye çalışırken de klavye konusunu atlamıştık. Fark ettiğimizde ise iş işten çoktan geçmişti.
Ülkemizde, Türk dilinin özelliklerine ve Türk Standartına uymayan klâvyelerin sorumsuzca yayılmasının nedeni, bilinçsiz ve kuralsız ithalât rejimimizdir. Gümrük kanunları; mekanik, elektrikli ve elektronik daktilo klâvyelerinin Standart Türk Kodu’na uymasını zorunlu kıldığı halde, bilgisayar klâvyeleri bu hükümden muafmış gibi (yorum hatalarıyla) mevzuat ihlâl edilmektedir.
Yazılımlarının korunması için kartal kesilen global bilgisayar markaları, bürokrasideki işbirlikçilerinin yardımıyla bu yasanın uygulanmasını uzunca bir süre engellemiş, bu sebeple de yıllar süren çabalarla kazanılmış F klavye mevzileri, Q klavye karşısında büyük oranda kaybedilmiştir.
Nihayet; 10 Aralık 2013’te Başbakanlık tarafından Resmî Gazete’de yayımlanan bir genelgede, Türk- çe’ye en uygun klavye olmasından ötürü F klavyenin yaygınlaştırılması için talimat verilerek, kamu kurum ve kuruluşlarında 2017 yılı sonuna kadar klavyelerin F klavyeye dönüştürülmesinin sağlanacağı bildirildi.
Çok doğru ve yerinde bir karar ama yeterli mi? Tabi ki değil!..
Kalabalık nüfusuyla dijital dünyaya entegre olma konusunda başarılı bir sınav veren ülkemizde geçen yıl satılan bilgisayar sayısının 2.400.000 civarında olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, Türkiye; bilgisayar üreticileri için azımsanmayacak derecede önemli bir pazardır. Sözün özü ise; bu kadar çok ekmeği olan bir ülkenin köfteyi dilenerek almaması gerekir.
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı PISA’nın verilerine göre en iyi eğitim sistemine sahip olan ülke olarak belirlenen Finlandiya’nın önderliğinde; İsviçre, ABD gibi gelişmiş ülkelerde eğitim gören tüm ilkokul öğrencilerine el yazısı yerine bilgisayarda 10 parmak yazı yazma dersleri verilmeye başlanmıştır.
Bu durumun ülkemize yansımasının, F klavyenin yeniden kazanılması için bulunmaz bir fırsat olduğunu düşünüyorum.
Z kuşağı olarak tanımladığımız nesil zaten bilgisayar çocuğu ve ellerinde tablet-telefon ve laptoplarla büyüyorlar. Dolayısıyla, klavye kullanımına geçiş çocuklarımız açısından da çok daha kolay olup, okuma yazma öğrenmek onlar için oyun haline gelecektir. Tek yapılması gereken; kurumların ve ailelerin bilgisayar alırken klavyesinin F olması konusunda gerekli hassasiyeti göstermeleridir!..
Gelelim “Q”, diğer adıyla QWERTY klavyeye!... Yani en üst sırada, en soldan itibaren altı harfin adıyla anılan klavyeye. Şimdi belki inanmayacaksınız ama bu klavye 1873’te bir karşı mühendislik tasarımıydı.
19. yüzyıl daktilolarında İngilizler de aynen bizim yaptığımız gibi kendi dil yapılarına en uygun klavye dizinini (DVORAK) oluşturmuşlar... Onlar da bakmadan, çok rahat 10 parmak yazabiliyorlarmış... Fakat önemli bir problem varmış, daktilolar çok çabuk bozuluyormuş. Sebebini araştırmışlar ve görmüşler ki, o zamanki daktilolar insanların hızına yetişemiyor, birkaç tuş vuruşundan sonra mekanik kolları birbirine takılmaya başlıyor ve sonunda da tuşlar kullanılmaz hale geliyor, bozuluyormuş. Bu yüzden üreticiler; daktilo yazanları yavaşlatmak zorunluluğuyla, düşünüp, taşınmışlar, çözüm olarak; hızlı yazılamaması için harfleri dağıtarak ucube bir klavye düzenine geçmişler (QWERTY). Daktilo kullananları olabildiğince ağır yazmaya zorlamak için olmadık hilelere başvurulmuş, en çok kullanılan harfler klavyenin her sırasına dağıtılmış, (sağ elini kullanan insanları zayıf ellerini kullanmak zorunda bırakacak şekilde) harfler solda toplanmış vs. Bu sayede de daha yavaş yazıldığı için daktilodaki bozulmalar minimuma inmiş.
Gel zaman, git zaman teknoloji gelişmiş, daktilolar da insan eliyle senkron tutturacak düzeye gelmiş (özellikle elektronik daktiloların icadıyla), dolayısıyla QWERTY düzeninin de bir anlamı ve gereği kalmamış. O zaman; daktilonun, ilk ve doğru şekilde tuş yerleşimi yapılmış haline dönmenin daha doğru olacağı konusunda bir karar alınmış ama görülmüş ki, artık QWERTY klavyeler de siperlere yerleşmiş. Bu klavyeyle yazan binlerce daktilocunun, daktilo öğretmeninin, daktilo satıcısının, üreticisinin kazanılmış hakları ve de toplam dönüşümün maliyeti insanlara pek cazip gelmemiş, sonuç olarak da alıştırıldıkları bu sistemi değiştirmek istememişler.
İşte şu an ülkemizdeki kullanımı epey bir yaygın hale gelen “Q” klavye, aslında onlar için de doğru olmayan bu klavyedir.
Demek ki neymiş? Biz iki defa yanlış yapıyormuşuz!...
Burada önemli olan yaygın sistemin kullanılması değil, dile ve dilin özelliklerine sahip çıkmaktır. Bugün dünya üzerinde 7111 çeşit dil konuşulmakta ve dil bilimciler, bu dillerin büyük çoğunluğunun önümüzdeki 20 yılı göremeyeceğini düşünüyor. İngilizce katil bir dil olarak İrlandacanın canına okumuştur. Amerikalılar, Amerikan İngilizcesine sahip çıkmak adına korkunç yollara başvurmuşlardır. 1970’li yıllara kadar Amerika’daki göçmenlerin okullarda İspanyolca konuşması tamamen yasaktı.
Kızılderililerin dillerini kurutmayı başarmışlardı. Küresel emperyalizmin bir dili olan İngilizcenin katli herkesin sandığı gibi tabelalardan başlamıyor. Konuşulan dilin özellikleriyle oynuyor. Eğer bugün Q klavye yaygınsa bunu biz davet ettiğimiz içindir. Zaten dil ölümleri de böyle başlıyor. Davetle!....
Ne demiştik başlıkta? “F Klavye özgüven, Q klavye teslimiyet sembolüdür.”
Comments